24 Nisan 2011 Pazar

canı sıkılan simone günlüğü



canım sıkılıyor...

sabah ters tarafımdan kalktım isyan ede ede...

günün yarısını uyuyarak geçirmek canımı sıkıyor çünkü...

kahvaltı hazırladım.. tabi kahvaltı denirse !

dışarı çıktım ekmek çilek ve gazete aldım, tutarsız bir alışveriş oldu evet ...

kül tabaklarını çaydanlığı vura vura toparladım tezgahı...

aslında sınavım var yarın çalışmam gerek...

çıktı aldım, ama onlar bana bakıyor ben onlara...

bi ara kalktım ve eski anıların olduğu kutuyu karıştırdım...

dikiş kutumdaki düğmeleri düzenledim...

biraz toz aldım...

satranç tahtasına taşları dizdim...

telefonla konuştum tam 27 dakika

ev hayalleri kurdum sonra hayal baloncuklarını patlattım hemen..

eski bir SD kart buldum heyecanla bilgisayarıma taktım...

sanki içinden bugün biraz mutlu olmama yarayacak bişiy çıkar diye..

sadece tek bir şarkı çıktı...

sarmadı kapadım...

bari biraz güleyim dedim, kedi,leri izledim.. o bile yetmedi...

pc yi karıştırdım resimleri ıvır zıvır dosyasını...

ve yukarıdaki albüm kapağını buldum...

tutamadım yükledim...

ve şu adam kadar bile mutlu olamadığım için üzüldüm...

pazar günlerini sevmiyorum ben... anladım... :(

20 Nisan 2011 Çarşamba

ben bir küçük cezveyim köşe bucak gezmeyim :)





beni takip edenler biliyor bi süre olmayacağım demiştim.. bu gezinti esnasında aklıma gelen bir fikri şuandan itibaren hayata geçirmeye karar verdim... çünkü baktımki bu simone çok geziyor.. daha da listede bir sürü yer var gideceği.. en iyisi dedim ben gittiğim yerleri yemeklerini gezilecek görülecek köşelerini anlatayım... zaten bunun bir benzerini cunda gezimizin ardından paylaşmıştım sizinle.. onuda GEZİ etiketi içerisinde bulabilirsiniz... gelelim bu seferki gezi durağımıza ;



aslında ilk kez gitmiyorum ve sonkez de olmayacak bu, ama gerçekten gidilip görülesi bir yer olduğundan paylaşmak istedim.. eşimin ailesi Trabzon'da yaşıyor ve biz sık sık zaten gidiyoruz... fakat bir yarımız orada olmasa dahi hep gitmek istediğim bir yer olmuştur Karadeniz...


Trabzon deyince akla ilk gelen yer tabiki Sümela (meryem ana) Manastırı. manastıra Maçka dan gidiliyor. çıkarken Çoşan Dere ye uğrayıp orada hediyelik eşyalar satan dükkana bir girmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.. çünkü İstanbul gibi büyük şehirlerde satılan çoğu hediyelik eşyaları orada yok pahasına satıldığını göreceksiniz... antika araba meraklıları Mudo da satılan şu metal antika arabalar var ya hani, fiyatları genelde 80 90 tl olan, işte çoşan derede onlar 10 20 lira.. biz her gittiğimizde kendimize eşe dosta bi ton hediye alıp dönüyoruz...





biraz daha yukarı çıkınca Büyük Sümela Oteli nin tesislerini göreceksiniz.. küçük ahşap evler (2-4 kişilik) geceliği 200 liradan kiralanabiliyor.. daha büyük dublex olanlar (8 kişilik) 300 350 lira civarı


. otelin restoranında turşu kavurması, lahana dolması ve kaygana yemeyi ihmal etmeyin... yemelere doyamazsınız öyle bir lezzeti var işte ...





yolu takip edip devam ettiğiniz takdirde yol sizi Sümela Manastırına götürecek... arabayla bir yere kadar çıkabiliyorsunuz, ondan sonra tabana kuvvet... biraz yokuş biraz uçurum fakat çıkarken doğanın ağaçların kokusunu içinize çekip öyle oksijen yükleniyorsunuz ki, hiç yormuyor sizi... Manastırı gördüğünüzde şaşkınlıktan bi süre ağzınız açık kalabilir.


mutlaka görülmesi gereken bir yer, buradan sonra size gayet samimi konuşacağım :P "ulen elin oğlu neler yapmış yuhhh" diye diye gezdim ben manastırı...


bildiğiniz bir dağın tepesinde yolu bile olmayan ve müthiş yüksek kayaların üzerine dağın sırtına sanki yapıştırılmış gibi duran bu manastırın M.S 375 395 yılları arasında yapıldığı sanılıyor... ve yüzlerce yıl önce hiçbir teknoloji yokken böyle bir manastırın dağın tepesine nasıl yapıldığına insanın aklı ermiyor... biz hala depreme dayanıklı evler inşaa edemiyoruz....



manastırın camlarından başınızı bir uzatıp konsantre olun... kendinizi bulutların üzerinde uçuyor gibi hissedeceksiniz... öyle sık bir orman ve öyle çam ağaçları varki hayran kalmamak elde değil... tablo gibi bir görüntü.. zaman verseler saatlerce oradan bakabilirdim... yüksekten korkan biri için o manzaraya güvenilir bir şekilde bakmak anlatılmaz... biraz baş dönmesi yaptığı doğru evet :) manastıra çıkarken yanınıza mutlaka kapşonlu bir şeyler alın... çünkü Trabzon'dasınız ve ne zaman nerede yağmur yağacağı hiç belli olmuyor... ilk gittiğimizde sırılsıklam dönmüştük.. yaz kış demeyin.. manastır her daim serin....


Trabzon küçük bir yer olmasına rağmen gezilecek görülecek yeri çoook.... merkeze geri döndünüz haliyle manastırın yüksekliği ve yoğun oksijenden mideniz kazınacak... şimdi alternatif çok.. çarşı içinde 40 yıl evvel kurulan Çardak pide salonuna uğrayın ve meşhur karadeniz pidesini orada bir deneyin... ben aslına uygun olarak peynirli yemenizi tavsiye ederim... kıymalısı biraz tıkıyor gibi.. zira kocaman bir pide yi getirip masanıza koyuyorlar... çatal bıçak istemeyin gülerlermiş ! :P trabzon pidesi elle yenirmiş kenarından koparıp içindeki tereyağına bandıra bandıra :)




merkezde Ayasofya camiine uğrayın içini gezin görün... bahçesinde benm gibi bağdaş kurup oturun... sonra çaybahçesinde oturun çay için... oranın kahvaltısıda iyidir.. kuymak yemek isterseniz sabah oraya koşabilirsiniz... bi gün size kuymak tarifide vericem.. bende yeni öğrendim :)


ayasofya'nın etrafındaki gümüşçülerden kazaziye yüzük veya kolye alabilirsiniz... veya almak istemiyorsanızda bu sanatı mutlaka anlattırın ve dinleyin zaten o zaman almadan çıkamayacaksınız.. benim kazaziye sanatıyla yapılmış yüzüğüm ve kolyem tüm bu anlatılanlardan sonra alındı :)




yine merkezde Trabzon müzesi var orasıda gezilecek yerlerden... Trabzon'a gidince insan oranın tam bir osmanlı şehri olduğunu hissediyor...


sıra geldi Atatürk köşküne köşk yine merkeze yakın müthiş manzarası harika bir bahçesi var.. içinde gezerken tüyleriniz diken diken olabilir... çünkü Atamız her Trabzon gezisinde orada kalırmışş.. nasıl asil bir yer anlatamam... Atatürk köşkünün çaybahçesinde müthiş tost yapıyorlar arkadaş... ben ömrümde böyle tost yemedim... 1 tane yemek asla kesmez şimdiden söyleyeyim...






son olarakta akşam yemeği için Akçaabat'a gidip sahilde köfte yiyebilirsiniz... Akçaabat köftesi bana çok farklı gelmedi açıkçası normal kuru köftenin içinde sarımsak olanı, zaten çok fazla köfte düşkünü olmadığımdan içindeki tatlara çok dikkat etmedim sanırım :)


Uzungöle ve yaylalara gitmeden trabzon gezimize son noktayı koyuyorum.. çünkü zamanım yetmedi onlarıda bir sonraki Trabzon gezimize saklıyorum... sıradaki durak kimbilir neresi... beni izlemeye devam edin... bakalım Simone'nin patileri bundan sonra nereleri gezecek :)


not: resimlerin bazıları geçen yaz çekildi.. yani şortun ve kısa kollu tişötrtün açıklaması bu. yoksa Trabzon'a yaz geldiği falan yok.. burası nasılsa orası 2 katı yağmurlu :)





11 Nisan 2011 Pazartesi

uçan adam Sabri'ye özenmek


ben uçmaktan bu kadar korkarken bu adamın uçmak için gösterdiği çabaya hayranım... uçamasa da istiyor adam, hayal ediyor veya birgün uçabileceğine inanıyor... takdir ediyorum...

ve sabriye sesleniyorum ; ey Sabri insanı, uçmaya nie bu kadar taktığını anlamış değilim ama öyle sandığn gibi özenilecek bir durum değil onu bil yeter... bak ben mesela bikaç ayda bir uçuyorum ve bu durumdan hiç hoşnut değilim... yarın akşam yine uçacağım ve ben yarın akşam uçacağım diye taaa 1 hafta öncesinden sevgili annem, Bursa'lardan arayıp "korkma kızım sakinleştirici falan iç bişi olmayacak" diye telkinlere başladı... oysa ben son dakikaya kadar bunu hiç düşünmemeye, aklıma getirmemeye çalışıyorum. :(

çok gerginim yine, herşey iyi güzelde şu uçak seyahatlerini sevmiyorum arkadaş... ya işte her insanın bir zayıf noktası var bende buna dayanamıyorum... ki ben dik merdivenlerden bile inerken korkuluğa sıkı sıkı tutunan biriyim :(

her şeye alışırım belki ama uçmaya alışamam alışamayacağım onu anladım...heleki son uçak yolculuğumda başıma gelenlerden sonra çok zorrrr :(

tatillerin seyahatlerin en kötü tarafı, yol uzaksa uçakla gidilebilmesi, bu gidişin birde dönüşü var offfffffffffff :(

benim için dua edin olurmu çok dua edin...

8 Nisan 2011 Cuma

hayaat beni neden yoruyosunnn ???

yazı ağır bunalım içerebilir :P


ya artık öyle bir hal aldıki insan ilişkileri ; eskiden olsa oturup ağlayacağım durumlara, sinirimden gülüyorum... bir kere kimsenin samimiyetine inanmamalı onu biliorum... bu arada belirtmeyi tamamen unutmuşum tüm bunlar sadece iş hayatı için geçerli... hayatımda sadece tek çalıştığım tek bir yerden gerçek dostlar edindim... onun dışında ömrümün 5 yılını verdiğim işim de dahil.. tüm insanları feci bir hırs bürümüş onu gördüm... bir kere herkes kendi işini yapsa zaten sorun kalkacak ortadan :) beni insanlardan soğutan tek olay iş dünyası oldu yemin ederim :) ben arkadaş konusunda da seçici biriyim evet.. ama iş dünyası bambaşka...


konu şu ki, bu son eğitim gördüğüm yerde 36 yaşına gelmişş, 15 yaşında boyunca bir kız çocuğu büyütmüş olmasına rağmen çevresindeki hiçbir genç kızı veya kadını çekemeyen dünyada gördüğüm en kompleksli kadını tanıdım :) ve bu kadın bana son 2 günü zehir etmeye çalıştıysa da ne kadar başardı ona sormalı.. benimle beraber eğitim gören diğer tüm arkadaşlarım hatta diğer eğitim gruplarıda dahil olmak üzere herkesi kendinde uzaklaştırmış ve nefret ettirmeyi başarabilmiş ama :)


hani en başta karşı masamda oturan bir kızceyizden bahsetmiştim ya, ahanda bu kadınla o kız, koca işyerinde biribirlerinin tek arkadaşları :) ama bu kadın ona bin basar o ayrı... şimdi işin komik tarafına gelelim... efenim benm benzetme sanatım meşhur zaten... bu kadını da ilk gördüğümden beri bişeye benzetiyorum ama yinede yazıktır diye dillendirmiyordum :P ama gel görki son eğitim gününden sonra facebook üzerinden diğer kızlarla bu benzetme muhabbeti dönerken artık tüm herkesle paylaşayım dedim :) ya şimdi siz esas karakteri bilmediğinizden belki çok komik gelmeyecek amma.. ben yani biz gülmekten yarıldık... sanki onu gördükten sonra bu karakteri yaratmışlar ehehehehe...


işte karşınızda coraline'ın other mother'ı ve işte bizim işyerinin kötü karakteri cem-şit (biz ona böyle diyoruz)



2 Nisan 2011 Cumartesi

marmara forum çıkarması


sayın okuyucular biloklar bi açık bi kapalı olduğundan bende tamamen açılana kadar yazmıcam işte diye direttim... tek sebep bu değildi tabi son derece yoğun bir dönemdi... önümüzdeki salı eğitim sona eriyor ondan sonra sınav dönemi... beklicez artık bakalım.. beni eğitme bahanesiyle işlerini yaptırıp postalıolarmı die düşünmüo değilim yanii :D neyse geçelim bunları... bugün ve yarın aöf sınavlarım vardı bugünkünü atlattım çok şükür... inşallah yarınki de sağ selamet biter de sabahın köründe kalkıp sınav için yollara düşme zahmetinden kurtulurum bir an evvel.... saçmalıklar daniskası şu sınvalar... beylikdüzünde oturan adamı ne die bakırköye verirler anlamış değilim... sınav stresi yetmiomuş gibi birde trafik ve yetişememe stresi yaşasınlar diye mi acaba ? ben bu gün eski adresimi değiştirmediğim için şuan oturduğum yere yakın bi yerde sınava girdim ama inanırmısınız son dakika yetiştim... birde yağmur vardıki oooooffff offfffffffffffff.... yarın gözümü korkutuyor yemin ederim.. sanırım 1 saat daha erken çıkıcam...

bu arada marmara forum açıldı bu civarda yaşayan herkes gerek trafiğinden gerekse kalabalığından nasibini çoktaan aldı... açıldığı gün gittim... aslında hiç hoşlanmam açılış günlerinden... ama sandımki hafta arası çok kalabalık olmaz !!!! nerdeeeeeeee... millet yememiş içmemiş marmara foruma koşmuşş... "senin ne işin var dı o zaman" diyenleri duyar gibiyim... evet haklısınız ama benim evim yakındı ve ilk kez bi yere açılış gününde gidip neler oluyor görmek istedim... ne gördüm? hiçbirşey... içeride bi yandan canavar gibi koşuşturan çoluk çocuk genç yaşlı insanlar varken , bir yandan da can havliyle tamamlanmaya çalışılan dükkanlar mağazalar.... anlamıyorum işte bunu acalesi neydiki madem daha hazır değil ne diye açtınız ? daha inşaat pislikleri bile temeizlenmemiş... neyse bunları es geçip teknik detaylara gelirsek, aklınıza ne geliosa marmara forumda mevcut.. ekstra olarak benim gördüğüm ve gördüğüme sevindiğim ama henüz açılmamış olan HUMMEL mağazasıydı... ayakkabılarına eşofmanlarına bayılıyorum... evet çoook büyük ve çoook soğuktu... tabiri caizse popom dondu gezerken.. daha bir çok şey oturmamış yerine tabii... marmara forumun da diğer forum gibi tamamını gezmek çok zor helede benm gibi hemen dili dışarı sarkan biriyseniz... herşey iyi güzelde o forumun önündeki trafik çilesi ne olacak öyle :/ zaten akşam saatleri kalabalık olan bir yoldu, şimdi iptal vaziyette... bu yüzden sevgili okuyucularım lütfen iş çıkış saatlerinde gitmeyiniz... trafiği ikiye katlamayınız :)

haftaya kurs bittikten sonra kısa bir tatil yapıcas bi süre olmıcam buralarda... o zamana kadar yine yazarım belki... şimdilik hoş kalın esen kalın.. accık daha ders çalışiim... geleceğin sosyologu olcam ben :)