27 Haziran 2011 Pazartesi

ilk kutlama :)


efenm bu sabah gözlerimi açtığımda evin içinde bi önceki postta paylaştığım aşk şarkımız çalmaktaydı... bi süre duygu yoğunluğu yaşadıktan sonra sevgili kocam esas bombayı patlattı, içeri gitti ve elinde iki biletle geri döndü... canlı performansını en sevdiğim gruplardan biri olan "MFÖ konserine gidiyoruz" dedi.... çok sevindim... hop hop hoplayıp bağıra çağıra şarkılara eşlik edeceğim bu akşam... kutlamaların startını MFÖ ile veriyoruz... akşam harbiye açık havadayız.. ne giysem yanıma ne alsam diye bi telaş sardı içimi... malumunuz hava yağmurlu... gerçi yağmurda yağsa bu akşamın büyüsü bozulmayacak benm için... öptüm herkesleri...

26 Haziran 2011 Pazar

evliliğin 1 yılı

geçen sene bugün içimde tarifi imkansız hislerle, ve çevremde bir sürü insanla yarın gerçekleşecek o çok özel güne hazırlanıyorduk... yine hava aynen böyleydi.. hafif serin, ara ara yağmurlu...
her detayla kendim ilgilendiğim için müthiş yorgun olduğumu hatırlıyorum...
herşey çok güzeldi istanbul da sade bir nikah töreni ve yemekten sonra, ertesi sabah uçağa atlayıp 2 temmuzda gerçekleşecek düğüne doğru yol aldık.. her saniyesinden müthiş zevk aldığım bir gündü nikah günüm... gelin arabası içinde bağıra çağıra şarkılar söyleyerek yaptığımız istanbul turu, nikah salonun da ne yapacağımızı bilmeden, güdülen koyunlar gibi hissetmemiz :) herkesin ilgi noktasının sadece sevgili kocam ve ben olmam... sabah kuaförde başlayan fotoğraf macerasından itibaren 1500 kere poz vermem, 373759 kişiyle öpüşmem, bir önceki günün aksine havanın müthiş sıcak ve güneşli olması... herşey ama herşey çok güzeldi... düğün günü apayrı bir post konusu ama ona hiç girmeden bu 1 yıl boyunca neler olduğundan bahsetmek istiyorum...
belki 1000 kere kavga ettik, 100 kere "boşanıcam ben" dedik, 50 kere evi terketmeyi düşündük, 10 larca kez mutsuz hissettik... ama her tartışmanın ardından "oda bu konuda haklıydı demeyi" , her boşanma ihtimalinden sonra onsuz asla yaşayamayacağımı, her mutsuz hissettiğimde, mutluluğun da sadece onunla olduğunu anladım... 1 yılı öyle veya böyle, kimi zaman zor ama çoğu zaman müthiş keyifli geçirdik... diğer insanların aksine dışarı çıktığımızda başbaşa olsak bile sadece romantizm değil son derece eğlenceli de olduğumuzun farkına vardık... birbirimizin sadece hayat arkadaşı değil, aynı zamanda en yakın arkadaşı da olduğunu anladık, birbirimizi ne kadar çok sevdiğimize gerçekten inandık...
bu ilk evlilik yıldönümümüzde geriye dönüp baktığımda, evlenmeden önce ne kadar kaygılı olsam da, kaygılarımın ne kadar boş olduğunu anladım, ve bir yılın ne çabuk geçtiğini... hayat ona olan sevgimin gerçek boyutunu gösterebilecek kadar uzun değil... sanırım birkaç hayatım olsa bile yetmeyecek kadar çok seviyorum ben onu...
bir gün yaşlanıp buruşuk bir nine olsamda aynı bu günkü hislerle yine aynı cümleyi kuracağımı adım gibi biliyorum... SEVGİLİM SENİ ÇOK SEVİYORUM... BERABER NİCE YILLARA....


işte bizim için dünyanın en özel şarkısı olan ilk dans şarkımız... şarkıyı ilk duyduğumda benim için büyük süpriz olmuştu




24 Haziran 2011 Cuma

ne kadar hainsiniz !


ne kadar kötü insanlarsınız siz sayın bloggerlar ! ben burada tatile gidemeyecek olmanın hüznü ile her günü bir öncekinden daha ızdıraplı geçirirken, siz çatır çatır tatil albümleri yayınlıyorsunuz...
çalışıyorum arkadaş.. bu yaz bana tatil zor gibi... açtığımız salonun açılış işlemleri hala bitmedi :( bir işyeri açmanın bu kadar çetrefilli olduğunu bilsem sanırım 2 kere düşünürdüm.. koşturmacadan hesaptan kitaptan öylesine yoruldum ki, deniz güneş kum üçlüsüne çokta bayılmama ma rağmen deli gibi özlem çekiyorum şuan. bu gün şu satte cunda da olmak için nelerden vazgeçerdim kimbilir :(
yaz gelip beyinler hoşafa dönünce insanın ne film izleyesi geliyor ne de anlatası... biliyorum uzun zamandır film yazmadım ama takdir edersiniz ki zaten hepiniz tatilde (çok hainsiniz)
yapabileceğim tek şey önceki yıllardan bir deniz eğlencesi fotosu paylaşmak... sağ baştaki sıska ben oluyorum..

10 Haziran 2011 Cuma

ne yapıyorum beennn


sanmıştım ki bir gün kendi işim olursa daha az yorulur daha çok tatil yaparım.... nerdeeee ?? bir haftadır anam ağladı koşturmaktan... kaymakamlık, maliye, telekom muhasebe, evrak hazırlama, gider hesaplama, eleman bulma.. derken bir baktım ki evimi, kocamı, hatta çamaşır yıkamayı, yemek yapmayı bile özler olmuşum... bloga 2 kelime girecek size müjdemi bas bas bağıracak kadar bile zamanım olmadı :( çok yorgunum... bu gün eve erken döndüm ve o yorgunlukla hemen evi toparlamaya başladım. ve işim daha az önce bitti..
efendim işin özeti şimdiye kadar yaptığım işlerle uzaktan yakından alakası olmayan bi işe kalkıştım ben.. bi güzellik salonu açtım... artık düzenden o kadar sıkılmıştım ki, kararttım gözümü... devamında ne olur bilmiyorum, henüz tam anlamıyla bu gün faaliyete geçtik... vay arkadaş manikürcü bulmak ne zormuş... ara ara başım döndü, vermediğimiz ilan kalmadı.. bildiğiniz manikürcüler kara borsa olmuş... bulsam başımda gezdiricem o kadar yani... hani okuyan sevgili okurlarım bi el atsanız beylikldüzü civarında çalışabilecek tanıdık manikürcüleri bana bi yönlendirseniz nasıl makbule geçer anlatamam :) işte ben bi işler çeviriyorum derken gerek twitter dan gerek buradan, işte bu işlerle uğraşıyordum.. iyi mi ettim kötümü bilmiyorum beraber görücez :) hadi şimdilik kalın selametle öperim...

2 Haziran 2011 Perşembe

hastaneler ve nur yerlitaş vak'ası

merhaba sayın okuuur... pek sık görüşemiyoruz bu ara... ama çok yoğun işlerim vardı... bi kere 2 gündür doktor doktor geziyorum yarında bi posta gidicem... uzun zamandır yaptırmayı ihmal ettiğim alerji testimi artık yaptırayım dedim. bu aylar simone'nin alerji ayları... ama haziran sonu gibi geçer... fakat bana verilen alerji test tarihi 29 temmuz :) ne kadarr müthiş değil mi ? zaten benm şikayetlerim en aza inmiş olacak ve alerji için bir tedavi uygulansa dahi faydasını görüyor muyum anlamayacağım :) neyse buna da şükür... geçen yıl boşu boşuna kullandığım astım ilaçları ve fısfıslardan sonra, doktorun bana göz boyamak için yazdığı ilaçlarında bi etkisi olmayacağını biliyorum...
hastaneler malzemesi bol yerler... orada çeşit çeşit insanlar görebiliyorum ve insanlar esas gerçek yüzlerini hastanede gösteriyorlar :D yahu adamlar bir randevu sistemi yapmışlar değilmi sırası gelenin adı panoda yazıyor aynı banka gibi... bu da yetmiyor içeriden bas bas bağırıyor sekreter kız.
ama sıranın hep en önünde durmayı görev edinmiş türk insanı yine iş başında... panoda isminizi görüp, sekreterin seslendiğini duysanız dahi, büyük bir kalabalığı yararak, birilerini maalesef ittirip kaktırarak içeri girebiliyorsunuz... buda yetmiyor arada kalabalık içeri kadar sızıyor ve her seferinde sekreter tarafından uyarılmalarına rağmen 2 dk lık hizadan sonra bu kısır döndü dönüp duruyor...
neticede tüm bu hengamede muayene olabilmek, gerçekten büyük başarıydı ve ben oldum...
şimdi neticeleri öğrenebilmek için 2 ay beklemek zorundayım... çok sevinmemek lazım demekkiiii :)

tv de "bugün ne giysem" diye bir program var... o Nur Yerlitaş'ın kasım kasım kasılan halini tavrını hiç çözemedim ki ben... onun yaptığı işi benm anamda yapıyor, hemde daha iyisini.. ama ortada Bülent Ersoy gibi dolaşmıyor ... alt tarafı terzisin be kadın ! neyse onu geçelim Ivana Sert'inde anlayamadığım bir çekiciliği var... kendimden utanıyorum ama türkçe'yi yarım yamalak konuşan bu kadınlar nedense çok sevimli görünüyor gözüme... programa katılan tüm yarışmacılar butik açma derdinde, hepsi tasarımcı anasını satiim... dikiş makinasıyla bir düz kumaşı 2 yanında birleştiren herkes tasarımcıyım diye kendini podyuma atmış...

bu aralar bişilerle uğraşıyorum, yakında patlatırım bombayı... hayır hayır korkmayın tasarım falan yapmıyorum... :) şimdi biraz yoğun bi döneme giriyorum... hindistan'a gidicem arınıcam falan :P kesinleşsin anlatıcam ... vallaaa (yıldız tilbe returned)