28 Ocak 2012 Cumartesi

hu huuuuu ben geldiiim :)


iş hayatı yazarlığımı sekteye uğrattı sayın okur... farkındayım size artık bişeyler aktaramıyorum. ama bilseniz bu süreçte, hem iş hayatına alışmakla hemde diğer başka problemlerle boğuştuğumu... zaten son 1 senedir burada ara ara isyan bayrağını çekip içimi döksem de, en deşarj olduğum, en iyi dostum olarak seçtim ben blogu... bazen hiçbişey olmamış gibi güldük eğlendik, yazdık, bazen ise ağladık iç döktük küfür ettik... ama artık mevsim normallerine dönme zamanı geldii...

ben dememişmiydim 2012 simone'nun yılı olacak diye... nihayet dualarım karşılığını buluyor yavaş yavaş... herşey normale dönüyor.. 1 senedir stand by olan hayatımızın artık play tuşuna basma zamanı geldi diye düşünüyorum...

herşeyi erteledim.. ama bundan sonra kim tutar beni ? :)

filmlere gelince... ben bi ara 50. izleyicime ulaştığımda o izleyiciye bir hediye vereceğimden bahsetmiştim ya hani, o hediye çoktaaan sahibine gitti... ve inanın bunu daha fazla izleyici toplamak adına yapmadım ben, sadece kutlama amaçlıydı.. zaten daha fazla seyirci için yapsam, diğer blog hediyelerinde olduğu gibi anasının nikahı kadar bir liste çıkarmam gerekiyordu sanırım.

yok altına yorum, yok blogunda duyur, yok twitter da anlat linkleri yolla, git muhtardan ikametgah al, yok nüfus cüzdanı süreti getir gibi şartlarım olmadı bu hediye için. işin raconu buydu heralde :D

hediye yola çıktığı an içimi bir neşe kapladı benim... :) ne güzel şey birini sevindirmek. hediye almayı herkes sever., ama emin olun hediye vermekte çok mutlu ediyor insanı :)

ben tekrar hediye vermek istiyorum. yine bir dvx olacak tabiki bu. bu sefer filmleri ben seçicem. benim en sevdiğim filmler'in olduğu beğeneceğinizi düşündüğüm bir dvx.

sorun bu hediyeyi kime vereceğimde :) bundan önceki talihlinin hediye olayından haberide yoktu. haberi olmadan 50. izleyici oldu ve eminim bu ona daha büyük süpriz olmuştur...

var mı fikri olan ?

kimseden bi fikir çıkmassa da benim bir b planım var :P

12 Ocak 2012 Perşembe

bi kere de bana çıksın arkadaş!

o kadar çekiliş neyin yapılıyor şu blog aleminde, daha bir çöp kazanabilmişliğim yok. :( şimdi sen gel de benim şanslı bir insan olduğumu söyle... şimdi bu hediye öyle böyle değil. aşağıda linkini veriyorum direk oradan bakın ben kelimelere dökemeyeceğim bunu. o nehire nazır jakuzide gece yatak niyetine yatabilecek kadar çok istiyorum :D neden mi ? çünkü tam 1,5 senedir tatil yüzü görmedim... tam 1 yıldır anamdan emdiğim süt burnumdan geldi, ve hep bunu sayıkladım. " acilen toparlanmalıyım, üstümden koca bir yük kalktı :P, bi kaç gün tatile çıkmalıyım, aklıma gelirse size yazarım" ahahahahh :D
ahanda linkimiz :

BEYAZ EV AĞVA

10 Ocak 2012 Salı

2 hafta oldu bilee

işe başlayalı yarın tam 2 hafta olacak... bugün oryantasyon eğitimi aldım. eğitimden çok, insanların neler yaparak para kazandıkları ilgimi çekti. sırayla tüm bölümleri gezdim bir "beyaz yakalı" olarak.

beyaz yaka diye tabir edilmek garibime gitti. şimdi ben beyaz yakalıysam bu yorulmadan terlemeden para kazandığım anlamına mı geliyor acaba ? zira diğer işçi sınıfı çok yoruluyor, acayip ter döküyor, kirin pasın tozun içinde boğuşuyor ve bu yüzden yakaları beyaz kalamıyor da ondan mı onlara "beyaz yakalı" denmiyor. amaaaan ne bilim işte.

ilk kez bir tekstil firmasında çalışıyorum. sanırım benm yaptığım işin güzel tarafı da hemen her sektörde bi şekilde çalışabiliyor olmam :P
dikimhane, kesimhane, modelhane ve sonu hane ile biten ne kadar bölüm varsa gezdim bugün. aslında benim pek alakam olan bölümler değiller. ama eğlenceli ve ilginç bir gezi oldu... mesela kesimhane denen yerde çok acayip makinalar vardı :D kocaman kocaman uzun masalar vardı... acayip keskin ve motorlu makaslar vardı falan filan işte :D bir de aksesuar bölümü vardı ki, kapısından girince kendimi kolyelerin küpelerin yüzüklerin içinde bir cennette bulacağımı sanıp heyecan yapmıştım, zira içeride düğmeden başka bişey yoktu :(
kocaman top top kumaşların olduğu bölüm de güzeldi. birde modelhanede kalıp nasıl çıkarılır onu gördüm. bilgisayarda bir programla yapılan her işe acayip ilgim var. yakında bilgisayarıma kalıp programı yüklersem şaşırmam.

biz "beyaz yakalılar" yinede bir makina ustası kadar işe yaramıyoruz onu farkettim ben...

2. haftamda bunlar oldu işte. bu arada haftasonuna 2 gün kaldı :D bütün hafta sonu dana gibi yatmayı planlıyorum... akşamda öküz gibi yiyip içip gezmeyi. ohhhh...

7 Ocak 2012 Cumartesi

hayatın saçmalıkları


- geçen gün burger king'den adamın biri tam 90 tl lik hamburger aldı... gözlerimle gördüm... hamburger yemek saçma değil ama hamburgere toplu verilen 90 tl çok saçma geldi o an...
- facebook'ta bir arkadaşım var benle yaşıt kendisi, yani 27 yaşında :) her ay profilindeki resim değişiyor... her ay başka bir beyle resmini koyuyor ilişkisini ilan ediyor... böyle arkadaşlarım var diye utanıyorum ama bir yandan da acaba "kasımda aşk başkadır" filminden mi ilham aldı diye düşünmüyor değilim...
- bazı akrabalarımı hiç sevmiyorum ve evlendiğimden beri onları daha az görüyorum diye çok mutluyum...
- bazen gereğinden fazla dürüst olabiliyorum :/ yani olmamam gereken yerlerde ve hatta lehime olabilecek durumlarda da... dürüstlükle salaklık arasındaki o ince çizgideyim...
- bir de facebook'a kısaca "face" diyenlere tahammül edemiyorum.. sebebi yok, öyle işte..
- yine burger king de aylar önce çalışan kasiyerleri müşteri önünde haşlayan müdürü geçen gün bizim buradaki burger kingde görünce " aa ben sizi tanıyorum, siz başka bir burger king de çalışanlarınızı gözümüzün önünde küçük düşürüyordunuz" diye afişe edip bu kez ben onu çalışanları önünde haşladım :D pişman değilim.
- bu aralar dilimin kemiği yok, vitrinde görüp beğendiğim bir ayakkabının fiyatını sormak için içeri girdim, 800 tl den 390 tl ye inmiş ! sebebi ise gerçek tay tüyünden yapılmış olması. tay veya at koyun gibi kırpılan bir hayvan olmadığına göre bu hayvan öldürülerek yapılmış olmalı, zaten adam öyle der demez başka modellere bakmaya başladım. bu hala bana övüp duruyor. yok tay olması sıcak tutarmış, yok su geçirmezmiş, yok eskimezmiş, adam övmekte ısrar edince dayanamayıp "beyefendi, yormayın kendinizi ben tay derisinden yapılmış bişey giymem" dedim..
- bazen kalabalık beni cazgırlaştırıyor, alabildiğine çaçaroz olabiliyorum bişeye karşı. bizim buralarda sokaklar dar. ve yaya için ayrılan kaldırım benzeri yerler de çok dar. bir yandan tel. konuşarak bir yandan kaldırımdan yürüyorum. tam önümde bir yaşlı amca birden duraksadı, meğer karşısından ona doğru gelen motorlu bir kurye varmış adamcağız ne yapacağını şaşırmış tabi. ben bu motorlu dangalağa resmen kükredim. " siz bu kaldırımdan giderseniz biz nereden yürüyeceğiz " diye ama adam neye uğradığını şaşırdı, burada çok karşılaşılan bişey bu, yolda araba trafiği sıkışık olunca motorlar hooop kaldırıma, dün de arkamdan gelen motorun sesini duyup ısrarla kenara çekilmeden tın tın yürümeye devam ettik, beni çekiştiren sevgili de şaşkın, normalde araçla aramda 200 metre varken koşarak uzaklaşırım ben. ama kaldırımdan giden hiçbir motorlu araca yol vermicem. nasıl onlar yayalara yol vermiyorsa.
- yeni iş yerimde binbir çeşit insan var, anlat anlat bitmez, ama sanırım en çeşit olanı bizim servisin görgüsüz şöförü. detaya girmicem şimdi :D ileride belki.
- günde belki 50 tane pantolon resmi çektim ve birsürü katalog inceledim. şu sonuca vardım ; boyfrıend jean denen olay, kadını olabildiğine çirkin gösteriyor.
- işyerinde internete girmek yasak değil, ama twitter facebook gibi siteler yasak. haber siteleri engelli değil ama yasak vs vs. saçma saçma işler işte.
- uzun süre evde oturduktan sonra erken kalkmaya alışmak biraz zor oluyor. sabahları zaten huysuz olan bir insanım sabah servise giderken karşıma çıkan insanları labut gibi devirmek istiyorum. neyseki işe varana kadar uykum açılıyor.
- cumartesi günümünde tatil olması beni acayp motive ediyor, öyle böyle değil.

artık daha nadir post giriyorum ama hala bu tempoya uyum sağlayamadım, hala bazı akşamlar eve gelip yemek yer yemez uyuya kalıyorum :( ama telafi edicem. valla bak ! :)