26 Şubat 2012 Pazar

the skin i live in




efeniiim nicedir filmlerden konuşmuyoruuuz... ve konuşacak doğru bir filmi bulamıyoruz belkide.

sevgili Almadovar'ın filmi "the skin i live in" yani türkçe ismiyle "içinde yaşadığım deri" uzun süredir izlemek istediğim ama iş yoğunluğundan fırsat bulamadığım bir filmdi kendisi. nihayet bu akşam izledim ve hemen gecenin bu saati yorumlamak istedim...

bazen herhangi bir filmi değil. düpedüz yönetmeni izlersiniz filmlerde... mesela "luc besson" filmlerini kimse söylemese de anlarım... hadi "tim burton" çok bariz hepimiz anlarız değil mi? "stanley kubrick" filmleri de şahsına munhasır filmlerdir, düzenlidir, titizdir, dağınıklığın bile bir düzeni vardır... "innaritu" dedinmi, bir aile faktörü bir dram girer işin içine, keşisen hayatlar vs... peki "almadovar" ? izlediğiniz herhangi bir ispanyol filminde, gay'ler sapkın ilişkiler var ise o kesin "almadovar" filmidir... öyle pis ilişkiler, öyle sapkın fikirler koyarki ortaya, içiniz kalkarak izlersiniz ama yinede izlersiniz...

bu filmin konusundan hiç bahsetmeyeceğim. çünkü birde böyle bir tarafı var onun filmlerinin, anlatsan anlatılmıyor arkadaş ! izlenmesi lazım... yani ben size filmin sonunu anlatmadan filmden bahsetsem, bi cacık anlamazsınız o derece :)

bu arada benim tavsiyem, bu filmi izleyecekseniz başka sitelerdeki yorumları da okumayın derim zira spam içeren yorumlar, filmin tüm büyüsünü alıp götürecektir...

almadovar'ın çocukluğuna inilse çıkacak şeyler karşısında doktorun bile buhrana sürükleneceğine iddiaya girerim... ama ve lakin bu muhteşem filmler yapabilmesini engellemiyor işte... bu film bence gerçekten iyi bir film... filmde her karakterin yerine koyuyorsunuz kendinizi... kim haklı kim haksız bilemiyorsunuz... aynen "old boy" gibi. bak o filmden de bahsetmemiştim değil mi ? neyse o da bi dahaki sefere...

intikam filmlerini sevenlere gelsin o zaman... sevmeyenlerde izlerse sevmeye başlayabilirler... izleyin izlettirin.. değişik yapımlar görmeyi özlediyseniz, kesinlikle bu filme şans verin...

24 Şubat 2012 Cuma

opeth gelir hoş gelir




progresive metal'in naçizane gruplarından opeth, yanlış bir duyum değilse 6 martta türkiyede konsere geliyor. konser k.çiftlik park tamıymış neymiş... her neyse... konser biletlerininde. bir 3d sinema izlemek kadar uygun olduğunu duydum... ben şahsen kendim opeth'i çok sever, şarkılarındaki (özellikle son yıllarda) yumuşak tondan ani çıkışları. tam ninni söylüyor bu derken (aynen şu yukarıdaki şarkıda olduğu gibi) insanı yerinden hoplatması... uzun melodik soloları. vs vs vs.. seviyorum işte uleyn. ve sevdiğim her grubun bir bir türkiyede konsere geliyor olmasıda şansmıdır nedir bilemedim. yakında dünyada sevipte görmediğim adam kalmayacak :D bi judas priest geldiğinde gidemedim ama o kadar olur artık :D

şimdi gelelim en tırt tarafına. 6 martta konser mi olur ? hem soğuk hemde hafta arası. siz opeth türkiyeye gelsin de, konsere kimse gitmesin, onlarda bunu görüp bi daha yakınından dahi geçmesin mi istiyorsunuz ? çok ayıp. bu türk misafirperverliğine hiç yakıştımı ? eğer konsere gidemessem tek sebebi hafta arası hemde en zibidik bi günde olmasından kaynaklı olacak :( gidenler gitmek isteyenler benim yerimede eğlensin coşsun o zaman napalım :( bu arada eskiye nazaran yumuşayan tarzını daha çoks eviyorum ben.. zira yaşlılık, artık kafa gürültüyü kaldırmıyor :)

14 Şubat 2012 Salı

ilüstrasyon deyince


efem, esasen bir grafik tasarımcı ve fotoğrafçıyım, he gerçek mesleğin ne diye soracak olursanız. örtmenim ben :D yani aslında çok kısa süre örtmenlik yapmış olsam da, esasen mezun olduğum bölüm çocuk gelişimi. fekat öğretme becerisi benim ruhumda yok. sanatçı ruhum :P bi süre sonra beni grafiğe yönlendirdi. yapımda ve yayında emeği geçen, beni bu alanda yüreklendiren, destekleyen tüm eşe dosta şükranlarımı sunarım.

şuan nihayet yüreğimi koyduğum işi yapmaktayım. fotoğraf artık günümüzde grafikten ayrı düşünülemez hale geldi. grafik dediğime bakmayın, aslında tüm bu kullanılan programlara verilen genel ad olduğundan öyle söylüyorum. fakat tabiki fotoğraf için olmazsa olmazlardan biri artık photoshop ! her ne kadar çok sevmediğim bir program olsa da meslek gereği pek haşır neşiriz şu ara.

gönlüm illüstrasyon dan yana. ama maalesef yolun daha çok başındayım. şimdilik sadece, ufkumu açacak araştırmalar yapmakla yetiniyorum :) bu araştırmalar esnasında karşıma çıkan olağanüstü bir illüstrator'le sizide tanıştırmak istiyorum. nicoletta ceccoli .

çizimlerine hayranım evet, çok farklı evet, çok yaratıcı evet... ama söylemeden geçemeyeceğim bir nokta var. bu kadar güzel olmasına rağmen biraz rahatsız edici değil mi ? masumiyetin yanına konduramadığımız, o irite eden, sıkan, geren herşey var sanki. tüm çizimlerinde varolan o masum yüz belki bize böyle hissettiriyor....

ve bence nicoletta'yı farklı yapan da bu özelliği. masalsı dünyanın karanlık yüzü sanki...

resimler ve daha fazlası için nicoletta ceccoli nin web sitesini ziyaret edin...

8 Şubat 2012 Çarşamba

simone'nin kar'la sınavı :)


ay anacım karlı havayı köküne kadar yaşamış. hatta geçen çarşamba 20 dk mesafelik işyerime 3 saatte giderek rekora koşmuş ( ki bu 3 saat, yolun yarısını arabayla, araba yolda kalınca diğer yarısını yürüyerek tamamlamış) bir insan olarak, hiç bu çileden bahsetmemiş olmam aslında ne kadar cool değil ne kadar üşengeç bir insan olduğumu gösterir.
yazar burada kendisiyle çelişir

zira o 3 saatlik kar çilesini iş ve çalışma aşkıyla yanıp tutuşan ben çektim...

neysse. hepsi geride kaldı derken, bu sabah yeniden karlı bir istanbul sabahına uyandık... bu sefer ne kadar şiddetli olur bilmiyorum. ama artık temkinli ve hazırlıklıyım.

hayatım normal seyrine döndü ya, bende bir körelme, bir yazma aşkının tükenmesi falan sözkonusu, sanat acıdan beslenir derlerdi de inanmazdım :P

moda dünyasının içindeyim ya artık her modasal boktan haberim oluyor. yurtdışı fuarları, yurtiçi fuarları defileler, feşyın vikler falan fişman hepsi benden sorulur artık.

amaaan yok bea hiç feşyınista olamıcam (vallahi ne demek onu da bilmiyorum ya) benim işim şipşak :D nerde fotosal bir mevzu var, simone orda... ama inanın feysbuk albümleri kar fotolarıyla yıkılırken. bu gariban fotocunun bir tane bile kar fotoğrafı yok :D bu seneki kar olayına ben nedense çok duyarsız kaldım.

halbuki ne hayallerim vardı benim karlarda yuvarlanıp, kar topu falan oynayacaktım. ama mübarek kar, pzts başlayıp cmts eridiği için hevesim kursağımda kaldı :( seneye inşallah...

işte kısa ve net kar maceram böyle benim :)