24 Nisan 2014 Perşembe

buradayız !

geçen sene 27 ağustostan sonra hiç yazmamışım :/

ama diğer blog'da düzenli yazıyorum...

burası benim sırdaşım gibi, diğer taraf yiğit'e ait...

anne olmak ne garipmiş sayın okur... hem dünyanın en güzel, hem de en zor şeyi... tarifsiz... bazen diyorum ki hazır olmayan insanın kaldıramayacağı bir görev, ama bazen de, hazır olmasan dahi, hatta çocuk sevmesen dahi insana acayip haz veren, tüm duygularını doyuran bir şey... öyle ki, dünya da artık bir amacım var. daha önce yok muydu ? tabi ki vardı ama, doğurunca diğer her şey nasıl da sıradanlaşıyor..

geçen yıl daha hamile değilken paylaştığım fotolara, yazılara bakıyorum ve şimdi ki halimi düşünüyorum. bazı şeyler baya lüksmüş haberim yokmuş...

ben çocuğunu tek başıma büyüten bir anneyim. yanımda ne bir yardımcı ne de annem veya eşimin annesi var. bu sebeple artık hayatımın büyük bölümü evde geçiyor, bu yüzden havayı güzel yakalayıp bahçeye inebilmek bile lüks çoğu zaman :)

bu eve taşınalı haziranda 1 yıl olacak.. ben taşındığımızda hamileydim ve çalışıyordum, kısa bir süre sonra da erken doğum riskim çıktı ve raporla işten erken izine çıkmak zorunda kaldım.. bu dönem de hep evde ve yalnız geçti... gezmek yorulmak yasaktı... yani şuan 1 sene olmasına rağmen hala sitenin dışına tek başıma çıkmış değilim :)

başka şartlar altında çoktan patlamış olmam gerekiyordu değil mi ? ama evde bir enerji depom var... beni sürekli gülen yüzü ve neşesiyle şarj ediyor... dışarı çıkmışım çıkmamışım umrumda değil... evde onunla öyle keyifli zaman geçiriyorum ki... geri kalan her şey anlamsız kalıyor...

çok güzel anne olmak.. mesela dün yiğit uyurken annem geldi ve uyandığında ilk beni değilde annemi gördü, normalde o kadar dışa dönük ve neşeli olmasına rağmen o anda beni görmeyince kıyametleri kopardı ve bu bile beni mutlu etti... hamilelikle beraber aylardır kendime bir çöp bile almadım... herşeyi ona almak istiyorum... önceliklerim değişti, bana zor gelir dediğim hiç bir şey zor gelmiyor. gece uyanmak, emzirmek, sürekli onunla ilgilenmek...

bazen günlerce aynaya bakmadığımı farkediyorum... kaç zamandır makyaj yapmadım ? oje sürmeyeli 1 seneyi geçti.. kuaföre en son hamileyken gitmiştim...

bunlar bir kadını motive eden, mutlu eden, kendini iyi hissetmesini sağlayan şeyler.. ama şu an benim için, yiğit'in gülmesi, kahkaha atması, konuşmaya çabalaması, dönmesi, gaz çıkarması bunlardan daha kalıcı mutluluk hissediyorum.

size çocuk yapmanızı tavsiye etmeyeceğim tabi ki :)

her zaman neşeli ve toz pembe bir hayat yaşamıyor çocuk sahipleri...

mesela eşime 'benim bünyeme 1 çocuk yeter' diyorum. çünkü, çocuk sahibi olmak paranoyaklıkla eşdeğer.
gece uyanıp nefesini kontrol ediyorsunuz, hapşırsa hasta mı oldu, öksürse üşüttü mü, kakasının rengi değişse yediğim bişey mi yaramadı, ve daha saymaya üşendiğim milyon tane soru dönüyor kafanızda... sürekli tedirgin ve sürekli huzursuz oluyorsunuz, hep diken üstündesiniz, ama hayatınızın hiçbir döneminde olmadığınız kadar da mutlu ve keyifli hissediyorsunuz.. eşimle tartışmalarımız 10 dk sürmüyor artık, o esnada yiğit bir komik hareket, bir garip ses çıkarıyor hoop, bütün sinirimiz uçup gidiyor... ama artık çoğu zaman yiğit yüzünden tartışıyoruz :) uyurken ses çıkardın, az daha dikkatli olsana, tv nin sesini ne çok açıyorsun, git başka odada yat horluyorsun, off camı açtın üşüdü, telefonun sesini kapat çocuğun ödü koptu ve benzeri :)

hani dedim ya, çocuk yaptığınız andan itibaren artık hiçbirşeye zaman bulamayacaksınız. artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak.. hayat sona ermeyecek ama artık siz sadece kendinizi korumakla görevli olmayacaksınız... mesela en basit örnekle şu yazıyıyazmaya başlayalı 1 hafta oldu ve allah bilir ne zaman bitecek :)

bazen bomboş oturmayı özlemiyor değilim. ama şimdi bazı anlar daha kıymetli, mesela gece uykusuna yattıktan sonra içilen çay, televizyon izleme eskiden ne kadar sıradansa şuanda o kadar keyifli geliyor... dışarı çıkınca gözüm hep üzerinde, mutlu mu, sıkıldı mı, neler ilgisini çekti, nelerden korktu :)

haziranda yiğit'le ilk tatilimizi yapacağız.. çok kolay olacağını sanmıyorum ama çok keyifli olacağına da eminim... şimdiden tatille ilgili planlarım şu yönde, yiğit'in bir sürü fotoğrafını çekip ona anı biriktireceğim. onun rahat etmesi için elimden geleni yapacağım...

yalnız yapılan hiçbir tatil artık keyif vermeyecek hissediyorum... ama doğumdan önce sanıyordum ki, eşimle baş başa zaman sınırlaması olmadan tatil yapamayacaksam evde otururum daha iyi !

öyle değil ! şimdi eski tatillerden daha çok heyecanlanıyorum... her şey yiğit'in mutlu olması için artık...

zor tarafları hep geçici, ama mutluluğu sonsuza dek sürek bir şey çocuk sahibi olmak...

çocuk sahibi olmanızı tavsiye etmiyorum !

ama yiğit bizim aynamız, dünyaya attığımız imzamız...

tek istediğim mutlu, doğayı, hayvanı ve her şeye rağmen insanı seven, adaletli bir birey olması...

27 Ağustos 2013 Salı

DOĞUM GÜNÜMDE İSYAN !

bu insanların otla, böcekle, hayvanla, ağaçla, ormanla ne derdi var ben anlamadım !

30 yaşıma girdim huzurlarınızda, karnımda bebemle...

eskiden olsa 19 yaşında doğurmuştu analarımız...

ben 30...

bi 30 senem daha olur mu allah bilir ama. tek istediğim şu karnımdaki dünyadan habersizi, yaşadığım sürece bu dünyanın aslında ne güzel bir yer olduğuna inandırayım....

hayvanı sevsin, ağacı sevsin, herşeye rağmen insanı sevsin...

bir küme ağaç görmek için kilometrelerce yol katetmesin...

siyasetinizin de, sizin de canınız cehenneme !

biz oksijen istiyoruz !

nice 30 yıllarıma !

6 Ağustos 2013 Salı

SERAP"TAN çekiliş duyurusu :)



normalde çekiliş olaylarını sevmiyorum pek. ama buna kayıtsız kalamadım :) hem de sonuçlar benim doğum günüm olan 27 ağustos'ta açıklanıyor muş :) acaba bu bir işaret mi diye düşünmedim değil :P

siz de katılmak isterseniz tıklayın şekerim

4 Temmuz 2013 Perşembe

NUR TOPU GİBİ BİR BLOGUMUZ OLDU :)

bebito için almak istediğim notlardan bir blog daha oluşturdum sevgili okuyucularım... eğer takip etmek isterseniz BURAYA TIKLAYINIZ

bu blog için de bazı değişiklikler yapmak istiyordum... bilmiyordunuz ama adım sinem... ve her nedense tüm arkadaşlarım bana simon derler.. bu bloğa adını onlar vermiş oldu yani... ama artık kendi ismimle yazmaya karar verdim mesela :)

artık bebito'dan arda kalan zamanda olurda film izleyebilirsem yazmaya devam edeceğim. çünkü o benim için bir tutku...

en kısa zamanda görüşmek üzere :*

10 Haziran 2013 Pazartesi

BARFİ

evet sonunda hayata döndüm. zor ve sıkıntılı bir hamilelik geçirdim, daha yeni yeni kendime geliyorum. bu süreç içinde bırakın film izlemeyi, televizyona bakacak halim bile yoktu... ama yinede izlenecek filmleri hafızama kaydettim ve zamanın benim lehime dönmesini bekledim :)

tam ben kendime geliyorum derken, filmi izlediğimin gecesi, gezi parkı olayları patlak verdi... sonuna kadar haklı bulduğum bu mücadeleye destek verirken ve tüm halkın kafası bununla meşgulken, hiçbirşey olmamış gibi davranmak benim düşünce tarzıma tersti... hamile olduğum için gezi parkına gidemedim... ama eşim de bende evde zor durduk, artık bir akşam dayanamadık ve yaşadığımız yerde bakırköyde protestoya katıldık... yetmedi tabi ki... gönlüm hep oradakilerin yanında, hala ...

sonra bu kadar hengamenin içinde bir de taşınma telaşına girdik... bebişimiz için daha büyük bir eve çıktık. daha bu hafta sonu taşındığımız için yerleşme işi tam olarak bitmedi tabi, ve önümüzdeki cuma günü izine çıkıyoruz... eğer o da araya girseydi, filmi anlatmak çok aksayacaktı bu sebeple bulduğum tek fırsat olan bu gün hemen yazıp yayınlamak istedim ki, böyle zamanlarda yüzümüzü güldürecek ufakta olsa bir sebep bulabilelim...




bu sıkıntılı süreçten çıkar çıkmaz ilk canımın çektiği film izlemek oldu tabiki... 3 aylık bir rejimden sonra açılışı öyle bir fimle yaptım ki ....
sanırım hayatımda ilk defa bir filmi defalarca izleyeceğim ve o büyüsünü kaybetmeyecek...

artık bu filmden sonra kesin olarak hint filmleri başımın tacıdır...

ranbir kapoor içten oyunculuğuyla gönlümü daha "rockstar" filminde çalmıştı zaten, ve bu filmde üzerine sevimliliğini de ekledi... raj kapoor'un torunu olmasından mütevellit torpilli değil o,
gerçekten başarılı ve yetenekli....

film hakkında bazı sitelerde, başka filmlerden alıntı olduğu, charlie chaplin filmlerine benzediği vs gibi bazı yorumlar gördüm... eğer bunları filmi izlemeden önce okusaydım önyargılı olabilirdim belki, ama buraya yazıyorum bakın, sakın bu fikre kapılmayın ! çünkü "barfi" muhteşem bir film olmuş !

izlerken hem eğlendirip hem "vay be" dedirten bir aşkı bize sunuyor... gerçek aşkı arayan barfi'nin hikayesi, olabilecek en tatlı diliyle sinemaya aktarılmış .

dilsiz bir genç olan barfi normal bir kıza aşık olur... olur olmasına da bu kız hem nişanlıdır hemde kendisi gibi değildir....

barfi'nin dilsiz olması filmde sadece küçük bir ayrıntı olmuş. hiç konuşmadan kendini bu kadar güzel ifade edebilen bir başka kişi daha görmedim...sayesinde işaret dilini öğrendim :)

film başladığında barfi'yi sürekli polislerin kovaladığını görüyoruz ve meraktan çatlıyoruz :) barfi ne yaptı da sürekli polisten kaçıyor ? cevabını izleyince öğreneceksiniz...

aşk filmlerini çok sevmem aslında, yani bana anlattığı aşk kayda değer bişey olmalı... bir titanic, bir notebook gibi olmalı... ama barfi'deki saf aşk bana hiçbir filmden almadığım tadı verdi....

çok sevdim çoook... sıcacık bir film... defalarca da izlerim... hemde çok vakit kaybetmeden :)

4 Haziran 2013 Salı

#OCCUPYGEZİPARKİ



BEN BİR SİNEMA BLOĞU SAHİBESİ OLARAK, BU GÜNLERDE YAŞANANLARA TEPKİMİ, EN SEVDİĞİM FİLMİN EN ANLAMLI REPLİĞİYLE VERMEK İSTEDİM...

BİZ KORKMUYORUZ, VE BU DİRENİŞİN YANINDAYIZ...

17 Nisan 2013 Çarşamba

Ah Leyla The Band !




hacı naaptınız siz ya ! biz masumca diziye sevdalanırken bir de şarkıların müptelası yaptınız bizi...

iyi mi oldu ! zamanı gelince nasıl ayrılacağız peki ? onu hiç düşündünüz mü ?