bundan 3 yada 4 yıl önce... evde hastalığa mağlup yatıyorken.. kardeş gibi sevdiğim ailemizin 5. ferdi dediğimiz arkadaşım aradı... ne var ne yok demeye aramış... nazımın arkadaş çevremde bi ona geçtiğini iyi bilir, iyi kullanırdım bu durumu... hemen acıklı ve zavallı bir ses tonuna büründüm ... "çok hastayım ben yatıyoruuuuum" dedim çok üzüldü halime ne yapacağını şaşırdı "canın birşey istermi getireyim" dedi...
aslında canım fecii ıslak hamburger istiyordu.. fakat o zaman ıslak hamburger taksim haricinde hiçbir yerde yok... ve taksim bize çoook uzak... hani öyle yoldan geçerken alıp gideyim diyemeyeceği kadar uzak... bu sebeple "hay anasını ne olmıcaksa onu isterim zaten canım ıslak hamburger istio"dedim... bi düşündü, sonrada "ıslak hamburger bulup getiremem ama seni ıslak hamburgere götürürüm" dedi :) ama nasıl olurduki ayakta duramayacak kadar hastaydım ben, ateşimde yüksekti... fakat öyle istemiştiki canım o ıslak hamburgeri... zira canım öyle şiddetle kolay kolay bişi istemez... önce olmaz dediysemde ikna etti beni. kalktım zor güç giyindim hazırlandım... annemin bize tüm ciyaklamalarına rağmen çıktık ıslak hamburger seferine... aslında delilikti o kadar hastayken o kadar yol katedip sadece ıslak hamburger yemeye gitmek... ama sanki tek sebebi ıslak hamburger deildi bu yolculuğun... belliki o da o gün evde olmak istemiyordu... canı çıkmak istemişti ki beni aramıştı.. tek sebebi ıslak hamburger deil, onu kırmamaktı...
inanınki hayatımın en eğlenceli günüydü o gün... ıslak hamburger yedik, hasta olduğum için birini bile bitiremedim... sonra fransız sokağına gittik beraber fotoğraf çektik ben bütün resimlerde solgun çıktım :) daha sonra inci profiterol'e gittik en sevdiğim tatlı profiteroldü, orada neşe abla ve onun daha bir önceki gece evlendiği hintli eşi vishant'la tanıştık... o akşam amerikaya döneceklerdi. komik evlenme anılarını anlattılar bize güldük... fotoğraf makinemizin pili bitince onlar resmimizi çekti sonra maillerimizi aldık... hala görüşürüz... şimdi neşe abla ve vishant'ın bir oğulları oldu aslan gibi bir çocuk... adı da aslan :)
bir ara çok kötü hissetim, o hep sorup durdu iyimisin diye... hep iyiyim dedim... :) o güzel günü berbat etmemeliydim... zaten nereye gönülsüz gittiysem çok eğlenip dönmüşümdür hep... o akşam eve yorgun, hastalığmı bir adım düzelmemiş ama mutlu olarak döndüm...
aradan yıllar geçti... geçen mayısta sirkecide bazı işlerimiz vardı sevgiliyle... çok yağmur yağıyordu iliklerimize kadar ıslanmıştık ve açtık... bambinin sirkecideki büfesine girdik.. garson geldi ben ıslak hamburger istedim.. bilinçsiz... zaten canım çok nadiren ıslak hamburger ister benim.. öyle çok çokta sevmem hani... neyse yemeklerimiz geldi, ıslak hamburgerden bir ısırık aldım, donup kaldım....
o tat beni 3 - 4 yıl öncesine götürdü birden.. o gün geldi aklıma, o gün yaşadıklarımız, o günkü mutluluğumuz, hasta dahi olsam o anı yaşamam gerektiği, hiçbirşeyi ertelemem gerektiği geldi bir kez daha... bir kez daha hayatımda onun için yapabildiğim tek şeyin bu olduğunu hatırladım, sadece ıslak hamburger yemek deildi o günkü amaç... hasta bile olsam onu kırmamaktı, onun için birşey yapabilmekti.. yapabileceğim o anda sadece buydu...
ağlamaya başladım, ağzımda büyüdü o bir lokma.. bıraktım geri kalanını masaya, devam edemezdim bitiremezdim.. bitiremedim... ağladım sadece... yağmur gibi ağladım... dokundu yüreğime, belki onun için başka hiçbirşey yapmamıştım o yüzden dokundu... ve en acısı onu kaybedene kadar farkına varamadım yapamadıklarımın...
şubat ayında bir cuma gecesi uykunun en tatlı yerindeyken telefonum çaldı... önce uyku sersemi telefonda gördüğüm isme bir anlam veremedim.. saate baktım saat gecenin 3'üydü.. bir arkadaş arıyordu.. ama gecenin 3'ünde niye ki ? diye saçma sapan düşündüm bi an.. sonra açtım telefonu... hiç dolandırmadan direk dediki; onu kaybettik, diğerlerine ulaş haber ver.
geri dönme imkanım olsa geçmişe; ne yaşadığım başarısızlıkları, rezillikleri, en utanç veren anıları, sahnede kırdığım potları, yaptığım yanlışları, ne de sevgiliyle olan büyük tartışmalarımızı, hiçbir şeyi ama hiçbir şeyi silmek değiştirmek istemezdim.. hepsinin benim ben olmamda etkileri var.. biz olmamızda... ama 20 şubat gecesini silip atmak isterdim tüm anılarımın arasından...
o geceden daha 3 gün önce o çok sevdiği sabırla beklediği şeye kavuşmuştu, motoruna... ve 3 gün sürdü sadece... 3 gün sonra o motorla son yolculuğunu yaptı... onsuz 1 sene oldu bugün, 1 sene boyunca konuşamadım yazamadım... bekledim inanmayı....
beraber lunaparklara gidip çocuklar gibi eğlendiğimiz, bazen çocuklar gibi birbirimize küstüğümüz, hatta abartıp kavga ettiğimiz ama yinede birbirimizi görmeden edemediğimiz o çocuk yürekli koskoca adam yoktu artık....
o şimdi uzak bir yere gitti.. sanki bir gün geri dönecek.. hani üniversiteye gidip döndüğü gibi, hani askere şırnağa gidip döndüğü gibi, şimdilik yok... bir gün yine hepberaber olacağız.... ve yine beraber ıslak hamburger yemeye gideceğiz... hasta olsamda yine onu kıramayacağım...
ve inanmadım, inanmayacağım.....
1 yorum:
gözlerim doldu..:( İçinde tutmaman çok doğru olmuş :/
Yorum Gönder