hayat avcısı na tam olarak film demek doğru değil, belgesel tanımlaması daha yerinde olacak sanırım...
hani discovery channel'da falan izlediğimiz cinayet belgeselleri var ya, bu da onlara benzer birşey, eğer benim gibi, o tarz belgeselleri nefessiz izleyenlerdenseniz beğeneceksiniz...
en azından gerçek bir hayat hikayesi izleyeceksiniz.
trajik bir kayboluş hikaesi ve bir hayat avcısının biyografisi.
Nicolas 13 yaşındayken amerika teksas'ta ardında hiçbir iz bırakmadan kaybolur.
ailesi (ablası, abisi ve annesi) mahvolmuştur. polis tüm aramalara rağmen izini bulamaz, ta ki 4 yıl sonrasına kadar.
4 yıl sonra ispanya'dan gelen bir telefon tüm amerika gündemine bomba gibi düşecektir.
kendisinin nicolas olduğunu iddia eden bir genç bulunmuştur, üzerinde hiçbir kimlik veya belge yoktur.
amerika'daki ailesine haber verilir ve tüm aile şaşkınlık ve mutluluğu bir arada yaşar, ablası hiç zaman kaybetmeden yola koyulur, kardeşine bir an önce kavuşup onu evine geri getirmek ister.
fakat kendisinin nicolas olduğunu ve 16 yaşında olduğunu iddia eden genç, aslında
fransız asıllı ve 23 yaşında bir adamdır
yaptığı şeyin ne büyük bir yanlış olduğunu farkettiğinde iş işten çoktan geçmiştir, artık yola çıkmış ona doğru kavuşmaya gelen birileri vardır.
üstelik o, yani frederic, interpol tarafından aranan, sayısız suça imza atmış bir suçludur, yüzlerce insanın hayatını çalmış, yüzlerce şehirde yaşamış ve aynı suçlardan senelerce ceza evinde yatmış olan bu akıllı mı deli mi olduğunu bir türlü anlayamadığımız adamın planları bu kez altüst olmuştur.
frederic bourdin'in bu sıradışı yaşamını film boyunca yer yer kendi ağzından, yer yer canlandırmalar eşliğinde izledik.
kendisi bu hayatı sayesinde literatüre girmiş...
fakat bu hikayenin filmleşmesinin tek sebebi onun bu yaptıkları değil.
Nicolas'ın ailesi ile karşılaşmasından sonra yaşananlar, bu adamı bile hayrete düşürecek nitelikte...
filmi izlerken en başından onun nicolas olmadığını zaten kendi ağzından duyuyorsunuz. "ee ne oldu şimdi, gitti mi bütün filmin büyüsü ?" dedim kendi kendime, ama o iş öyle değilmiş a dostlar. esas film onun nicolas olmadığını herkes anladıktan sonra kopuyor.
frederic filmin sonunda diyor ki ;
hayatlarını çaldığım insanların yakınları ne düşündü umrumda değildi, o an tek umrumda olan benim ne hissettiğimdi.
böyle dışarıdan dinleyince çok zalimce ve bencilce geliyor değil mi, ama hikayeyi izledikten sonra onun aslında gerçekten bir aileye ihtiyacı olduğunu hissettim ben.
şu anda evli ve 3 çocuk babasıymış. belki hayatı bir düzene girmiştir artık :)
filmin içinde büyük bir şok yaşadım ben, onu tabiki anlatmayacağım. izleyin daha sonra oturur konuşuruz :P
bu arada film önümüzdeki haftalarda vizona girecek sanırım ben biraz sabırsızlık ettim evet :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder