10 Aralık 2011 Cumartesi

Hugo Cabret


şu aralar sinemada gösterimde ve eğer fantastik film sevenler grubundaysanız kaçırmayın izleyin derim...

zira ben fragmanını izlediğim anda bu filmi sinemada izlemeliyim dedim... birkaç olumsuz detay dışında iyi ki de demişim.. bu arada filmi 3D izledik, en son Titanların savaşı'nı 3D izlemiş biri olarak aradaki gelişim farkı da bi hayli iyiydi.. ama illa 3D izlemeniz diye bir kuralda yok bence... 3D nin en yakıştığı film kuşkusuz Avatar'dı :)

olumsuz detaylar kesinlikle filmle alakalı değildi, filmi rahat izlemek için hafta içi ve gündüz gittik... toplasan 15 kişiydik sinemada, fakat bütün öküzler bizimle beraberdi sanki, yani ben 200 kişiyle de film izledim ama bu kadar gerilmedim. hafta içi nasılsa sakin olur rahat rahat sevişiriz diye sinema salonunu tercih eden ne kadar denyo varsa bizim salondaydı.

öncelikle, film başladıktan 15 dk sonra filme girip kendi yerleri olmadığı halde tam önümüze koca kafaları ile kurulan bir çift vardı ki, zaten filmi ve alt yazıların bir kısmını onlar yüzünden göremediğim yetmiyormuş gibi, bir türlü yerleşememeleri, oturup oturup kalkmaları, oturduktan sonra da " etrafa sevgili olduğumuzu daha fazla nasıl belli ederiz" diye yalap şulap dik vaziyette oturarak öpüşmeleri sinirlerimi gerdi de gerdi... artık ya dayanamayıp onları şikayet edecektim ya da yer değiştirecektim, sevgiliyle kalkıp en arkaya geçtik mecburen. hee orada huzura kavuştuk mu ? tabiki hayır! sinema salonundaki patlamış mısırı pahalı bulmuş olduğunu düşündüğüm bir çift, marketten poşet ambalajlı mısırlardan almış ve yiyorlardı, ya bir mısır filmin başından sonuna kadar bitmez mi? bitmedi arkadaş, bitmek bilmedi...

bu bana ait birşey mi bilmiyorum ama ben aynı ortamı paylaştığım yerdeki diğer insanlara karşı nazik ve anlayışlı olabilmek için elimden geleni yaparım, bu o mekanın temizlikçisi bile olsa, sanırım bu yüzden insanların çevrelerine karşı böyle saygısız tavırlarına hiç tahammül edemiyorum... aslında, amacım haftada en az 2 kere sinemaya gidebilmek, ama inanın benim insanlara tahammülüm çok az :)

neyse filme gelecek olursak :)

bir Martin Scorsese filmi olan Hugo, filme adını veren küçük bir çocuğun hikayesi, filmin ilk 20 dk sında "hop noluyoruz çocuk filmine mi geldik" diye düşündürse de (ki bu benim için asla geçerli değil) filmin devamında sizi içine alması ve görsel bir şölen yaşatması kaçınılmaz...

ya söylemezsem çatlarım, o Hugo ne güzel, ne harika bir çocuk öyle ! film boyunca ondan gözlerimi alamadım ki ben...

Hugo'nun babası bir saat tamircisidir, ve bu mesleği onada öğretmektedir... bir gün elinde mekanik bir adamla gelir, bu demir adam onu bulduklarında yarı yarıya paslanmış ve çalışmıyordur. beraber onu tamir etmeye karar verirler. fakat bir gün, atölyesinde çıkan bir yangında Hugo babasını kaybeder.

babasının ölümünden sonra küçük çocuğu, ayyaş ve yaşlı olan amcası yanına alır ve ona büyük bir tren garının ve şehrin saat kulesinin saatlerini kurmayı öğretir, amacı onu yanında çalıştırarak kendi işini hafifletmektir... bir süre sonra amca ortadan kaybolur, Hugo kimsesiz kalır ve herkesten gizli saat kulasinde yaşamaya devam eder.

bu arada kendisini, babasıyla tamir etmek istedikleri mekanik kuklayı gerçekten tamir etmeye adar...

filmde Hugo'nun babasını Jude Law oynamakta sayın okur :) ama lütfen ağzınızdan akan suları siliniz çünkü kendisi hazin ölümü gereği, ekranda fazla görünemiyor :(

bunun dışında sevdiğimiz oyuncularla süslemiş film,

Sacha Baron Cohen, Ben Kingsley, Jude Law daha ne olsuuun... çocuk oyuncuların oyunculuğu takdir edilir cinstendi...

eğlenceli, güzel, yer yer duygusal...

size filmde en çok güldüğüm şeyi söylemeden edemiycem :D Sacha Baron Cohen'in köpeğini oynayan gariban köpecik... ekrana öyle mel mel baktığın anlarda ressmen koptum :D hayvanlara insanlardan daha fazla gülüyorum ben bazen :D elimde değil...

film bir çocuk romanından uyarlanmış fakat, hem kendiniz hemde çocuğunuzla izleyebileceğiniz, güzel bir yapım olmuş...

ayrıca filmde Georges Melies'ın hikayesinin anlatılıyor olması da bize biyografi tadında bir film izleme şansı veriyor

dipnot: johnny depp bu filmde yapımcı koltuunda oturmuş, yavaştan Tim Burton'ın tahtına aday görünüyor :)

Hiç yorum yok: