24 Mart 2012 Cumartesi

bu gün orada da cumartesi mi ?


kocam fuar da, ben evdeyim. ve ev tam 2 haftadır temizlik yüzü görmemiş bir barınak şuanda.geliyoruz ve barınıyoruz... yemek bile pişmiyor evde :) bu durumdan tabiki mutlu değilim.. bir başak burcu insanı olarak... ama hafta sonlarımı da temizlik yemek vs gibi işlerde harcamak istemiyorum... koca söz verdi fuardan gelince beni bebek'e götürecek 3-5 tur atmaya (öğk) şimdi 2 saat gibi bir zamanım var. kalk şu evi bi topla bi süpür sil değil mi ? ama yoooookkk.. yaymış mabadı burda blog, pinterest, twitter gezinip duruyorum.. tembel oldum ben iyice...

film izleme işini hafta sonundan hafta sonuna yapabiliyorum artık... bu sıralar sinemada adam gibi bişeyler de yok zaten. john carter diye mitolojik (sanırım) bir film var.. nasıl bişeydir merak ediyorum.bir fantastik, mitolojik film hastası olaraktan... gidip izlenebilirdi oysa...

bu aralar kafamda bir sürü plan var. işle alakalı, hayatla alakalı. havalar düzeldikçe içimde kıpraşmalar bbalıyor. tam benim havalrım işte... ben yaz çocoooyuom diyenlerden değilim. evet yazın göbeğinde doğmuş biri olaraktan ben kesinlikle bir bahar insanıyım.. yaz benim için vıcık vıcık bir hava, sürekli dönen bir baş, terleyemediği için gözleri kararan bir simone demek çünkü :D

ne kadar problemli bir insanım ben :)

neyse çok gevezelik edip bu koltuğa iyice yerleşmeden kalkıp şu evi bir
temizlemeli...

13 Mart 2012 Salı

coraline'dan emily'e terfi ettim


yaşımın üzerine her geçen yıl bir artı eklense de, artık "büyüyorum" yerine "yaşlanıyorum" kelimesini kullansam da... içimdeki çocuk hiç büyümüyor benim... 29 yaşımdayım... kime söylesem ufak bir şok yaşıyor önce... eskiden 29 yaşında olan kadınları düşlüyorum da bildiğin döpiyesli, permalı saçlı, anne tiplerdi zahir.. beni böyle küçümen görmeleri ondan :) küçük göstermeye sevinemiyorum ! nesine sevineyim... allahın bildiğini kuldan saklamaya lüzum var mı ? dolu dolu 29 yaşındayım işte !

ama gel de ruhuma anlat! yok arkadaş büyüyemiyorum !

nereden geldim bu konuya... geçen cumartesi iyice uzayan ve artık şekilsizleşen saçlarımı kestirmek için rastgele bir kuaföre girdim.. benim amacım köklü bir değişiklik yapmaktı... ben öyle uçlarından azıcık mantığını hiç anlamıyorum. kuaförden çıktığımda. kuaförden çıktığım belli olmalı... saç konusunda çok cesaretliyim yani... ama benim kadar cesaretli olmayan bir kuaföre denk geldim.. ben kes dedikçe o tırstı. "merak etme kes, bişey olmaz" dediysemde sadece kahkül kestirebildim.. uçlarından yarım santim aldığı saçlarımı da aklı sıra müthiş değiştirmişti... oysa ben... neyse.. kahkül bile kafi gelmiş olmalı ki. 2 gündür şirketteki herkes " aman ne kadar değişmişsin, çok yakışmış" vs deyip durdu.. aslında ben kesim şeklini hiç beğenmedim... bence simetrik değillerdi :) şimdi o coraline saçlarımdan Emily saçlarına terfi ettim...
orta yaşa doğru yaklaşırken, bir türlü kendime orta yaş modellerini yakıştıramıyorum... hem zaten beni tanıyanlarda en fazla 22 yaşımda olduğumu söylüyor.. kendime haksızlık etmeme ne gerek var ki şimdi :P

paradise




benim şarkım olmalı bu ! bundan 3 ay önceki ruh halim... cenneti düşlediğim zamanlarımın şarkısı...

4 Mart 2012 Pazar

canım ismail abi'm

şirkette boş zamanım olduğunda blog için birşeyler yazıyorum. ama eve gelince aktarmaktan vazgeçiyorum... 1 gün önce bile yazılmış olsa, eski bir yazıyı aktarmayı samimiyetsiz buluyorum nedense :,) doğaçlamayı seviyorum ben. aklıma estikçe doğaçlıyorum işte !

bu kez filmlerden değil de, son zamanlarda özellikle saplantı haline dönüşen dizi aşkımızdan bahsetmek istiyorum...

leyla ile mecnun. biliyorum hepiniz izliyorsunuz. yani düzenli olmasa bile zaman zaman çaktırmadan bakıyorsunuz.. hadi hadi itiraf ediiin... işe başlamadan önce bu kadar düzenli izleyemiyordum.. ama sanırım çalışınca insan kafa yormadan, gülerek, eğlenceli bir şeyler izlemeyi daha çok istiyor...

ben dizinin içeriğinden bahsetmeyeceğim... daha önce izlememiş olanlar için yalnızca, olabildiğince absürd olduğunu söyleyebilirim...

leyla ile mecnun herkesin seveceği, sevebileceği tarzda bir dizi değil bence, kimileri "bu ne saçma dizi" dese bile, farklı pencereden bakan biri için oldukça ince düşünülmüş, hayatın içinden, hepimizin yaşadığı gereksiz, önemsiz anları bize hatırlatan bunları komedi unsuru ile harmanlayıp seyirciyle paylaşan son derece eğlenceli bir dizi..

örn: bir plastik tuvalet terliğinin, kenarı yırtılmış olmasından mütevellit, ayağınıza sokmak için türlü akrobatik hareketleri yaptığınızı, ve yine kenarı yırtık olduğundan, çıkmasın diye onu yerde sürüklemek suretiyle hareket ettiğinizi, ve bunu sizden başka birilerinin de yaşadığını bilmek eğlenceli değil mi ? ben çok gülüyorum durum komedilerine.

zaman zaman öyle duygusal anlara dokunuyor ki, gözleriniz tam dolacakken, hooop diye toparlayıp size kahkahalar attırabiliyor...

benim bu dizide en sevdiğim, hatta bağrıma basmak istediğim, canım ciğerim İsmail Abim var.

onun o saf ruhu, o temiz kalbi, o gereksiz özgüveni ve ona ait her durumu çok seviyorum ben... en çok ta ona gülüyorum :)

leyla mecnun severler, sizin en sevdiğiniz dizi karakteri kim ki ?

şimdi sizi en sevdiğim sahnelerden biriyle başbaşa bırakıyorum... :)