2 Ekim 2012 Salı

hoşçakal eylül yine bekleriz !

geçen ay start verdiğim "fotolarla 1 ayın özeti"ne eylül ayı ile devam ediyoruuuum


abilerim ablalarım şu elimde görmüş olduğunuz nesne bir biber... tipinin böyle kayık olduğuna bakmayın... onu bize adapazarı'nın en organik bahçelerinden gettüleeer :)


hiç abartmıyorum şu hayatta içtiğim en güzel ayran budur kardeşim! ki ben ayran sevmeyen biri iken, beni ayrana aşeren bir insan haline dönüştürebilmiş... nerede bulacağınız konusunda bi fikrim yok. zira ben evin yakınlarındaki pideciden başka hiçbir yerde görmedim henüz..

ps: bu ayranın bide kutu versiyonu mevcut ama aynı tadı vermiyor arkadaş... bunu da alıp eve götüremiyorsunuz.. çünkü şişesi depozitoluymuş.. "şişeyi geri getiririm yau" deseniz de, illa ki oturup burada içeceksiniz diyolar.. "ee ayran içmişken yanınada iki pide ateşleyelim" demeden olmaz.. hep zarar hep zarar :/


iş çıkışı pideci. 
pideci bizim 2. evimiz oldu nerdeyse orada yatıp kalkıcaz. ama hala şu ayran şişesini eve bizimle yollamıyorlar ya acayip içerleniyorum...
bknz: kocam kederden ağlıyor...


bunlar benim 25 tl ye aldığım, zebrotik ve ayağımda yokmuşcasına rahat ayakkabılarım... payless diye bi ayakkabıcıdan kendileri.. kalitesi çok iyi değil haliyle.. ama sevimli, şık ve 3 milyaaar 750 milyoon çeşit ayakkabısıyla başımın tacı...


na bunlarda  zebraların 5 misli paraya aldığım ve ayağımı kramplardan kramplara sokan delicesine rahatsız hummel'lerim.


moda dediler aldık. kocaman taşlı süper parlak kolyem...
bir akraba düğününde takıldı, fekat bizim akrabalar modayı uzaktan takip ediyor olmalı, selamlaşıp öpüştüğüm herkesin gözü böğrümde "nereme bakıyo lan bu teyze" dedirten şekildeydi...

ehehe madem gözlerini alamıyorlar, bende "kocam bana kaşıkçı elması aldı" diye ortalarda dolanırım dedim... ve yaptım bunu...


zaten adamı seviyorum, bide çizgi romanını gördüm mü gözlerimi belerte belerte kocaya "buna bana alsanaa" diye yalvarmam mıııı...
bunun kitabını okuduydum ben yıllar evveli.. resmen aşk yaşamıştım kitapla.. sora ben bi gün bir şuursuza ağzımın sularını akıta akıta kitabı anlatınca, aldı ve gitti.. ne şuursuzdan ne de kitaptan bir daha haber alınamadı...

ps: frankenstein kitaptaki korkunç adamın adı değil, sanılanın aksine yaratıcısının adıdır.. ve kitap yine sanılanın aksine, felsefesi olan ve öyle çok da sıradan olmayan bir kitaptır....


işte benim minnak stüdyom ve yapılması gereken bir yığın iş... :/


minnoş bu resmi çekmeden önce yanıma gelmiş, arkam dönükmüş ben onu görmemişim ve miyavlamak suretiyle beni haberdar ederek "ben geldim kııııııııız" der gibi yüzüme bakmıştır...

ağzınıburnunuyediğim.


arap sabunu bol bulunca....

neyse...

ben bu kremi yüzüme süreyim diye aldıydım.. şöyle iyi böyle faideli diye övüp durdunuz... yüzümde erik kadar sivilceler çıkardı.... allah sizi bildiği gibi yapsın...
şuan kaşlarıma sürüyorum sadece !!!
evet kaşlarıma, çünkü krem sürünce daha düzgün görünüyolar.. ahahahah :)


ayy şu yeleğimin güzelliğine bakarmısınız yaa ! ben yaptım onu... bizim şirkette 2. kaliteler arasında buldum önce.. öksüz ve boynu bükük duruyordu.. ne düğmesi ne drop'u bi haltı yoktu.. ben yaptım herşeyini.. kendi ellerimle yaptım...
tasarımcıoldum.com :P


geçen hafta 1 gün evde yattım .. regl olduğum ilk gün yatak döşek yatarım ben... çok feci sancılı geçer.. genelde işteysem ağrı kesiciyle geçiştirmeye çalışsam da çoğu zaman psikolojik ve fiziksel olarak baya hırpalar beni.. bu konuda bi tavsiyeniz varsa söyleyin.. zira hayat zindana döndü bana...
neyse efem.. o günkü sabah kahvaltım şu tabakta gördüğünüz meyvelerdi... sonra regl sancısına bi de gaz sancısı eklendi 2 gün kıvrandım durdum...

ps: o minik yeşiller mandalina... ve mandalina benim en sevdiğim meyve...


bu beyaz leblebi için adam keserim... bunu ne kadar seviyorsam, kavrulmuş leblebiyi de o kadar gereksiz buluyorum...


fotoğraf gerçeği çok yansıtamasa da bu bar'ın dekoruna bayıldım... 
kadıköy'de bir bardı burası adını bi türlü bulduramadım... ama içkileri ucuz, garsonları çok rakçıydı...
ya bide duvarda bir antika arabanın yarısı vardı... iyiydi güzeldi falan...

eylül ayını da bitirdik...
zaten kendisini de sevmezdik pek... ne o öyle melankolik melankolik...

Hiç yorum yok: