21 Kasım 2010 Pazar

büyüyünce ne olacaksın ?


çocukken büyüyünce ne olacaksın sorusuyla karşılaşmayan varmıdır bilmem... evet bana da sürekli sorulan sorular arasındaydı...

büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında anne olucam derdim, biraz daha büyüyünce ünlü olucam demeye başladım ama düşünüyorumda hep birbirine uç cevaplar vermişim... anne olmanın sandığımdan renkli olmadığını anlamaya başladığım zaman tüm ilgim ünlü olmaya kaymıştı işte...

anne olmaktan ne zaman vazgeçtim biliyormusunuz?

annemle bir türk filmi izliyorduk, bir genç kız hamileydi ve ailesi onu dövüyordu bu yüzden, neden diye anneme sorduğumda ''babasız çocuk doğurmak istediği için'' dedi.. yani yine o zaman annem olabilecek en yalın haliyle anlatmıştı olayı.

aslında, genç kadın gayrımeşru bir çocuğa hamileydi...

herneyse, ben ilk o zaman çocuk sahibi olmak için bir erkeğe ihtiyaç olduğunu öğrendim... ve vazgeçtim... vazgeçme sebebim bir adamla ortak yapılması değildi, aslında nedenini tam olarak da bilmiyorum ama sanırım biriyle beraber yapılınca bu bi meslek olmuyordu bana göre.

işte ondan sonra ben büyüyünce ünlü olmaya karar verdim...

ve hatta büyüdükçe dahada kuvvetlendi bu düşünce, ünlü olmanın ne mükemmel bişey olduğunu anladım... mahallede her oyunda lider ben olmak isterdim, herkesi tek sıraya dizer elime sopayı alır öğretmen olurdum, evcilik oynarken asla evin çocuğu değil büyüğü olurdum, he birde top oynardık mahallede, kız yoktu çünkü benden başka, biri lazım olunca benide alırlardı aralarına fakat ben nedense top bana atıldığında topu kucaklar mahalle boyunca kaçardım, bi hüseyin vardı uyuz olurdu bana, kriz geçirirdi her top oyununda ''top elle tutulmaazzz, elle tutulmaaaaaaaaaaazzz'' diye kükrerdi ama ben her seferinde yine aynısını yapardım... hiç çaktırmadım ama, anlamadığımdan değildi topu kucaklayıp kaçmam, çünkü ortak oynanan bir oyunda bi farkım olmalıydı... :)

neyse gel zaman git zaman, ünlü olma fikrini iyiden iyiye benimsedim...

bir gün okul bizi bir tiyatro oyununa götürdü, hiçbir geziden o kadar zevk almamıştım, avazım çıktığı kadar güldüm güldüm güldüm. eve döndüğümde ne olacağımı artık daha net biliyordum tiyatrocu olacaktım ben... 

okul hayatım boyunca ya okul gecelerinde özel günlerde şarkı söyledim. ya da tiyatro oyunu yazdım oynadım... kendi çapımda ünlü olmuştum... sonra okul bitti, özel bir tiyatroda oynamaya başladım, artık hayran kitlem bile vardı :P hala şarkı söylemeye oynamaya oyun yazmaya devam ediyordum... hayatta kendimi en iyi hissettiğim yerdi sahne (burada da tambi ünlü gibi konuştum he) 

çocukken hep derdim ki bir gün insanlar bei tanıyacak herkes beni gördüğünde birbirini dürtecek... tamam olmadı olamadı :) o kadar ileriye gidemedim.. hayal ettiğim herşeye sahip oldum ben... bi ünlü olamadım... 

garip hayal dünyamın bi eseriydi ünlü olmak da, kendime ait bi dünyam vardı benim, kimsenin aklının alamayacağı, hep renkliydi sessiz sakin ama çakal gibi bi çocuktum ben, çok konuşup çok oyun oynamadım hiçbizaman ama hep düşündüm hayal kurdum.. en sevdiğim hikaye kitabım, alice harikalar diyarında idi... kendimi kaybederdim okurken... yüz kere okusam bıkmazdım...

masal gibi bi hayat düşlerdim hep, ışıkları hiç sönmeyen. renkleri hiç solmayan, bu yüzdendir en sevdiğim yönetmenin tim burton en sevdiğim film türünün animasyon olması :)

ve büyüdükçe hayal kurduğum dünyanın renkleri aslı ile örtüşmedi, herşey daha gerçekçi olmaya başladıkça dikişlerim tutmadı bir türlü... ünlü olamadım, dünyanın masal gibi olmadığını anladım... 

ilk staj yaptığım okulda bir öğrenciye büyüyünce ne olacaksın diye sordum

- genel kurmay başkanı olucam öretmenim. dedi

bu aklı ona kim vermiş bilmiyorum ama bu kafada bi çocuğun renkli bi dünyası olmayacağı kesin... dünyasındaki tek renk asker yeşili :) hayallerini kurduğu şey olmasa bile tek renkten feragat edecek.. olsun iyi....

Hiç yorum yok: