14 Kasım 2011 Pazartesi

gayrı resmi simone


vesikalık fotoğraf çektirmem gerekiyordu ve bir takım evrak işi...

fotoğrafçılardan nefret ederim, bir dönem stüdyo fotoğrafçılığı yaptığım halde.
spotların altında flaşların karşısında ışıktan yüzünü göremediğiniz biri size komutlar verir "başını sağa doğru biraz eğermisin, yok yok çok eğdin kaldır biraz, yok yok sola doğru azıcık daha" bir türlü o doğru noktayı tutturamam ben, tutturan olduğunu da sanmıyorum... "biraz gülümseyelim, olmadı dişleri gösterelim"
bu fotoğrafçı milletini memnun etmek mümkün değil ben anladım, başını eğ der memnun kalmaz, sırıt der memnun kalmaz, halbuki sadece bir fotoğraftır istediğin, bazı resmi işler için kullanılacak, ne sırıtmanı beklerler o fotoğraflarda ne de artistik pozlarla objektife bakmanı...,
ben fotoğraf çekerken en sevdiğim, pasaport fotoğrafı çekmekti, çünkü hiçbir komut vermene gerek yoktur. insan olduğunca doğal, tam karşıdan çekilmiş abartısız, fonsuz çıkmalıdır... tek detay fotoğrafın boyutudur...

neyseki fotoğraf işi halloldu, fotoğraflar çıkana kadar diğer evrak işlerini halledeyim dedim, bir nüfus cüzdanı fotokopisi istendi gittiğim yerde... köşede kendi halinde, sessiz ve ürkütücü görüntüsüyle bekleyen fotokopi makinasını gösterdiler... başına gittim, eveeeeeett, işte şimdi o aslında çok basit olan, ama hiçbir yerde hiçbir zaman öğrenme gereği duyulmayan önemsenmeyen görevin başında bekliyordum... fotokopi çekmek !

sağıma soluma baktım etrafta kimseler yok, makinanın hemen arkasından bir karanlığa doğru uzanan kapıdan kafamı uzatarak seslendim, "kimse yok mu? " içeriden orta yaşlı bir amca efendi "buyur yeğenim" dedi... muhtemelen oranın çaycısı ( örgü süveterinden anladım)
"şey fotokopi çekecektim de ben, yardımcı olurmusunuz? " adam yüzüme, sanki "cumhuriyeti kim kurdu" sorusunu bilememişim gibi bir eda ile baktı bir süre...

ne var yani fotokopi çekmeyi bilmemeyi de , bilmediğim için utandığım ama saçma olan işler listesine mi eklemeliydim ? (bknz: ıslık çalmak)
elimden bir hışımla nüfus cüzdanını kaptı ve sanki kainatın sırrını çözüyormuş edasıyla, bir de gözüme soka soka önce "1" tuşuna sonra da "copy" tuşuna bastı ve çıkmasını bile beklemeden gitti.... utanmalı mıydım ? bilmeli miydim ? ayıp mı etmiştim ? belki makinayı inceleme zahmetine girsem çözebileceğim kadar basit olan bu işi, sırf başka bir yere ait olduğu ve yanlış bir şey yapıp karıştırmak istemediğim için suçlu muydum ?
çıkan kağıdı aldım ve gişeye doğru gittim... memurla aramda, minnacık bir penceresi olan cam duvar vardı ve memur, olabildiğince kısık sesle konuşup sanki bana işitme testi uyguluyordu, her söylediği şeye "efendim" diye kulağımı biraz daha cama yapıştırarak cevap verdiğim için git gide bana siniri yükseliyor, ama bir daha tekrarlanmaması için daha yüksek sesle ve yüüme bakarak sormayı akıl edemiyordu.... gerildim, terledim, karnıma ağrılar girdi, çünkü o gerildikçe bende geriliyor ve gerilmiş bir simone'nun ne denli tehlikeli olabileceğini bilmediğinden, dolayısıyla başına geleceklerden habersiz, mıymıymıy konuşmaya devam ediyordu...
bir kazaya yol açmadan işleri bitirip arkama bakmadan oradan uzaklaştım ( böyle durumlarda kendimi Leman dergisinde, Kaan Ertem'in çizdiği "zıçan adam"a benzetiyorum)

fotoğraflar çıkmıştır artık değil mi ? evet çıkmıştır gidip almalı. dünyanın en sahte gülücüklerinin atıldığı yerler fotoğraf stüdyoları bence, içeri girer girmez bana sırıtarak bakan 4 adet göze bende sırıtmak zorunda hissederek kasaya doğru yaklaştım... hemen fotoğraflarımı çıkarıp verdiler... zarftan nasıl göründüğüne bakmak için çıkardığımda aklıma ilk düşenler şunlar oldu

bir gazetenin 3 sayfasına haber olsam, "vah vah ne kadar hayat dolu gülmüş, ama bakın gözlerinde bir hüzün var" denilebilecek sahtelikte, yıllıklarda ise "aman tipe bak hep zaten böyle yapmacık yapmacık sırıtırdı" diye dedikodusu yapılabilecek kalitede. ama asla ve asla devlet dairesindeki işi görmeyecek ciddiyette bir fotoğraf olmuştu...
maalesef amacına hizmet etmeyen fotoğraflarımı aldım ve oradan da arkama bakmadan uzaklaştım...

şimdi fotolarım çekildiği günden beri zarfında beklerken ben çook eskilerden çekilmiş daha resmi bir fotoğrafımı bulup işimi gördüm...
ve bir daha çok mecbur kalmadıkça asla vesikalık fotoğraf çektirmemeye karar verdim....

4 yorum:

Giz dedi ki...

Heheheh zıçan adamı eskiden çok okurdum ve de gülerdim, kendini tutar tutar sonra klasik bödöf eşliğinde sonunda z.çardı. İnsanı deli ettikleri noktada ben de durup sabredip sonra yeşermeye başlayınca kendimi zaman zaman özdeşleştirmiyor değilim açıkçası :) Hele işe girerken ben de koş nüfus müdürlüğüne, koş sağlık ocağına yaşadıklarımı hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor. En siniri de yarım yamalak anlatıp anlamayınca tribe girmeleri. Bir dahakine sakinleştirici alacağım bu işleri halletmeye giderken :))))

Not: Ben de vesikalık çektirmekten nefret ederim hiçbir zaman da beğenmem kendimi o fotolarda.

watashi wa sinem dedi ki...

yok artık ! fotoğraflarda bu kadar güzel çıkan biri vesikalık fotolarda çirkin çıkamaz inanmam :) sırf şu ritüeller yüzünden bir işe kabul edildiğimde ile geriliyorum ben :)

HuysuzKuzu dedi ki...

bense bayılırım fotoğraf çektirmeye,vesikalık bile olsa :) ama 4 senede bir falan vesikalık çektirip onu çoğaltıp çoğaltıp kullanma yoluna gidiyorum genelde :) valla deli gibi de gülümsüyorum resmi daireye bile verecek olsam :) tek istisna pasaport fotoğrafım onda dün gece kocasını kesti şimdi de 6 kilo patlayıcıyla uçak kaçırmaya gidiyor tipi var :D

watashi wa sinem dedi ki...

benim hayat boyu çekildiğim vesikalık fotolar bir araya toplansa hiçkimseyi hepsinin aynı insan olduğuna inandıramam, nasıl başarıyorlar bunu ? bende yaptım bu işi ama çözemedim sırlarını...