30 Kasım 2012 Cuma

SONBAHAR



bazen bir tavsiye, bazen yüzlerce yorum arasından tek bir cümle, bazen ufacık bir ayrıntı film izlemem için yeterli... bu film için o sıraladığım sebeplerden bir tanesi, o küçücük ayrıntı izlemeye itti beni... film hakkında hiçbirşey bilmiyorken, fragmandaki o kocaman dalgalar bana "izle bu filmi" dedi...


kimlerine göre sanat filmi ! bir filmin sanat filmi olması için gerekli özellikler ne bilmiyorum ama sanırım türkiye de şöyle bir kanı var, bir filmde dialog az ise o sanat filmidir :)
bence son derece doğal, hayatın içinden bir film... ödüllere doymamış o da ayrı tabi....


Yusuf'un hikayesi....
üniversitedeyken karıştığı siyasi olaylar sebebiyle girdiği hapisten 10 yıl sonra hasta olduğu için tahliye olur.
rize'deki köyüne, yalnız yaşayan annesinin yanına döner Yusuf... artık yapacak bir şey kalmamıştır çünkü... babası o ceza evindeyken ölmüş ablası da evlenip başka bir şehre yerleşmiştir...

ablasıyla olan bir telefon konuşmasında ne zaman geleceksiniz sorusuna ablasının "yarı yıl tatilinde" cevabı ve yusuf'un yüzündeki o ifade uzun süre aklımdan çıkmayacak... Yusuf'un yarı yıl tatiline kadar zamanı yoktur çünkü....


işte bu dalgalar izlettirdi bana bu filmi... sebebini ancak küçük sahil kasabasında yaşamış birileri anlar belki....


arkadaşı Mikail'in zoruyla gittiği meyhanede tanıştığı hayat kadını Elka der ki ;
sen en güzel yıllarını sosyalizm uğruna heba mı ettin ?


Yusuf'ta biraz yenilmişlik hisediyoruz diyen gazeteciye yönetmen Özcan Alper'in cevabı şöyle ;


Evet bir taraftan yenilmiş gibi ama aslında yenilmemiş, o yenilginin içinde hayata tutunma, sorgulama var. Zaten ölmeye yakın biri Yusuf. Bütün 12 Eylül filmlerinde, adam cezaevine girer ama hep yenilgi vardır, yenik aydın tiplemesi öne çıkar. Ben, evet yenildik ama bu bizim geçmişimizdir ve geleceğimiz olacaktır diyorum.
Çok ajite bir şeyde söylemek istemedim. Zaten Yusuf da 3 ayı kalmış ölecek ve ölümünü saklayan biri. Bu suskunluk yenilgi anlamında değil, neyi konuşsun ki Yusuf... Öleceğini nasıl anlatsın.


evet filmde dialog az , olanlarında yarısı hemşince ve gürcüce. üstelik altyazılısı var mı bilmem ama ben filmi alt yazısız izledim... Yusuf'un annesi ne zaman konuşmaya başlasa, tek kelime anlamadığım halde gözlerim dolmaya başladı... film yüreğime oturdu yine anlayacağınız... boğazımda birşeyler düğümlü kaldı... filmde ağır ve yapış yapış acıtasyon olmasa dahi... Yusuf'un hastalığından ziyade hayatından kayıp giden bir 10 yıl vardı... 

Elka'nın dediği gibi... hayatının en güzel yılları....

Hiç yorum yok: