anam beni sinema salonunda mı doğurdu acaba...
hayatlarımız filmi aratmayacak nitelikte.
annem abimi doğurmaya asker konvoyu eşliğinde gitmiş. gece yarısı sancısı tutmuş ve o zaman (12 eylül darbesi olduğu dönem) gece sokağa çıkma yasağı varmış. babam fırlamış sokağa, istanbul'un göbeği. adam taksi çevirecek, annem evde kıvranıyor... her sokakta bir asker, babamı görünce doğrultmuş silahı bağırmış "dur orada" diye. babamda bağırmış "eşim hamile sancısı tuttu, bebek geliyor" :) bunu duyan türk askeri dururmu? hemen haber etmiş diğerlerine birde ambulans çağırmış, annemi almışlar, önde ambulans arkada asker aracı gitmişler hastaneye...
benim doğumum ayrı macera...
velhasıl annemlerin o zamanki evi yazlık sinemanın hemen yanıymış... annem balkona çıkar, sesini dinlermiş filmlerin, çünkü, ekranın arkası görünürmüş evden.. görüntü yok. ses var yani... annem babama yalvarırmış. "nolur benide yazlık sinemaya götür" diye. ama babam ısrarla götürmezmiş. sebebi belli değil :)
annemin sinema maceraları bitmez. orhan gencebay filmleri, küçük emrah'ın ağlak filmleri. dayımın gençken kitabının arasında sakladığı oya aydoğan resmi.
bak o da ayrı macera.. annem bursa'lı benim. bursa da yaşıyorlar. dayım istanbul dan bursaya gidiyor, teyzem ve annem dayımın kitabının arasında oya aydoğan'ın resmini buluyorlar ve uzunca bir süre (o zaman televizyon yok malumunuz) oya aydoğan'ı dayımın yavuklusu sanıp seviniyorlar.. eli yüzü düzgün bir kız bulmuş diye :) sonra gerçekleri açıklıyor dayım :)
benim anlamadığım.. dayım zevkli adammış, zira oya aydoğan'ın gençliğini bende çok beğenirim. sonra ne oldu da yengemle evlendi orası meçhul :P yengem 1,50 boylarında adile naşit gibi bir kadın :D
bak konu nerden nereye geldi... ben canımın nasıl film çektiğinden bahsedecektim. film gibi hayatlara kadar gitti mevzu. hafta sonuna yaklaşınca bende film krizleri başlıyor... ama bu öyle "bir film izleyelim" diye geçiştirilecek gibi değil. aynen şöyle oluyor;
koca aranıyor cuma öğlenden,
- canım ne çekti biliyormusun, şöyle ispanyol veya fransız yapımı bir film ! yanınada patlamış mısır ve ıcetea. aslında herhangi bir avrupa filmide olabilir. yeter ki ingilizce olmasın filmde.
veya
- üff fena halde japon korku filmi izleyip gülmek istiyorum
gibi....
bunun bir level üstü sanat filmleri oluyor sanırım.. henüz o mertebeye ermedim... ama o hale gelmekten de korkmuyor değilim. çünkü bu kadar filmsever bir insan olmama rağmen, sanat filmlerinden acayip sıkılıyorum. :/
bu akşam evliliğimizin 2. yılını kutladık... bizimde bir tanışma hikayemiz var ki, film senaryosu gibi :)
o da başka sefere artık...
hayatınızın zaman zaman romantik komedi tadında, zaman zaman animasyon tadında, ama en çok "tadında" geçmesi dileğiyle...
öperim.