4 Aralık 2010 Cumartesi

ankara ve sonrası


birkaç gündür yazmıyorum malum... son yazımı okuyanlar bilir ankara'ya gidecektim... gittimde.. ankara'nın en güzel tarafı dönüşüydü... hayır hayır ankara çok berbat bir yer diye demiyorum... ankara'ya ayak bastığım anda bir baş dönmesi bir mide bulantısı ki anlatmamın imkanı yok.. hayatımda böyle şiddetli başım dönmemişti hiç.. trenle gideceğimizden bahsetmiştim... tren yolculuğu çok güzeldi temiz, konforlu ve güvenli... tüm ulaşım türlerinden korkan ben, trende gayet huzurluydum...

sevgili sınava girdi ben onu beklerken inanın bir ara oturduğum yerde bayılacağım zannettim.. tren ne kadar huzurlu ve güvenilir olursa olsun benim uykusuzluk problemime çare olamadı tabi.. yine gidiş yolunda hiç uyumadım desem yeri var.. sabah 7 buçuk gibi ankaradaydık.. saat 12 gibi sevgili sınavdan çıktı ve dönmüş trenimiz gece 10 buçukta olduğundan ankara'yı gezdik biraz.

ankara eskiden daha bir güzeldi... daha nezihti sanki... şimdi öyle gelmedi bana... garipsediğim istabuldan farklı bulduğum bişey yok.. herkes aynı ankara'da istanbul gibi karışık bir şehir.. gördüğüm kadarıyla, asker, öğrenci ve dışarıdan halk çok...

neyse cnm biraz rahatsızlıktan birazda yorgunluktan belkide çok tadını çıkaramadık tabi... akşam üzeri oturduğumuz bir kitap cafede istediğim makarnayla 3 kişi doyardı... yalnız oturduğum anda başlayan baş dönmem orada dahada tavan yaptı ve artık dönüş saatini iple çeker oldum.. orada girdiğimiz bir eczaneye tansiyonumu da ölçtürdüm fakat gayet normal çıktı... ben günlerdir süren uykusuzluk olabileceğini düşünüorum.. veya şeker... şayet eczacı hanımda aynısını söyledi.. aslında burada bir ara şekerime baktırmam lazım fakat onun için de önce iyice toparlanmalıyım...

dönüş saati yaklaştı saat 10 buçukta trene bindik... okumak için bişiler de almıştık yanımıza fakat o kadar bitkin ve hastaydımki artık kendimi yatağa ne ara attım ne ara uyudum inanın hatırlamıorum.. günlerdir uykusuzluk yaşayan ben sabah 7 ye kadar kesintisiz uyumuşum uyandığımda tren istanbuldaydı...

trenden indikten sonra sevgili işe döndü bende deniz otobüsüyle eve... deniz otobüsünde de gözlerim kapanıp duruyordu.. kendimi eve attım ve sabah saat 10 gibi tekrar uykuya dalmışım... uyandığımda akşam 5 olmuştu... bütün o hastalık yorgunluk ve uykusuzluğun acısıda bu şekilde çıkmış oldu... onca saat uyumama ramen gece yine yattığımda uykusuzluk yaşamadan uykuya daldım ve sabah normal bir saatte uyandım.. çok mutluyum... :D halbuki ilaçta almıştım ankara'da ama içmeye gerek kalmadı... :)

şuan hala hastalığın etkileri devam ediyor... hala tam olarak toparlayamadım ama şimdi bir vitamin ve sıcak bi banyoyla toparlayacağıma inanıorum... şükürler olsun :)

yukarıdaki resmi ankara tren garında çektim.. tren garları çok nostaljik çok seviorum...

bundan sonra da trenin olduğu her yere trenle gitmeye karar verdim... tavsiye ederim inanın çok rahat ve temiz... :) tek dez avantajı internetin sadece lokantada olması oda kaplumbağa hızında :P

bu arada bu kahve ankara'da sevgiliyi beklediğim kafede çalışan arkadaşın benim için yaptığı özel kahve... :) "ben size bir kahve yapayım da istanbul'dan geldiğinize değsin" dedi :) değdi de "istanbul'da böyle kahve içemezsiniz" çok iddialıydı yani.. ama kahve gelince görüntüsüne şaşıp kaldım... kahve kahve değil köpük dağından oluşuyordu reesmen.. görüntüsü sufleyi andırıyordu :) sırrını söyletemedim ama içtiğim en köpüklü kahveydi bu :) ellerine sağlık....

Hiç yorum yok: