5 Aralık 2010 Pazar

pazar sendromu


şu pazar günlerini oldum olası sevmedim... en sevdiğim gün hep cuma oldu benim.. mübarek gün diyemidir nedir bilmem :P cumaları bir huzur kaplar içimi.. ama pazarrr... pazar günleri hep karamsar sıkıcı ve sinir bozucu... ben pazar günü tatil modunada giremiyorum bir türlü ... öyle arada bir gündür ki pazar çıkıp dışarı gezmekle evde kalıp dinlenmenin kararsızlığını yaşarım ben... dışarı çıksam geç saatte dönüp ertesi gün işe yorgun gideceğimi düşünüp evde dinlenmeyi düşünürüm.. evde dinlenmeye başladığım anda ise "ulen haftanın bir tatil günü var ondada evdeyim" diye hayıflanırım.. ne yapacağımı bilemediğim günlerdendir pazar.. inanın pazartesiyi bile daha çok severim.. en azında bitmesini bekleyeceğim bir sürecin başlangıcıdır pazartesi.. hiç pazartesi sendromu yaşamam ben... bence en güzeli cumartesi gecesidir... ertesi gün tatil diye rakının biranın eğlencenin dibine vurulur sonra bir çorbacıda son bulur gece... ertesi gün de (yani pazar) akşam saatlerine doğru ancak kendine gelir insan..

fakat cumartesi çalışanlar için de akşamı pek enteresan geçer... o gün çalışmış olmanın yorgunluğuda vardır .. hani hafta arası bir gün akşam dışarı çıkmak ne kadar çılgınca geliyorsa cumartesi akşamı çıkmak ta o kadar mantıklıdır.. halbuki yorgunluksa aynı yorgunluk.. stresse aynı stres... o cumartesinin tadını sonuna kadar çıkarmalıdır, dibine kadar gezip tozup, elinden geldiğince geç yatmalıdır... ama..... o hafta arası bir türlü gelmeyen uyku, nedense hafta sonu erkenden geliverir... daha akşam yemeğini yer yemez gözlerin perdesi düşer ne kadar dirensende kendini yatakta bulursun... tüm haftanın yorgunluğu ve ertesi günün iş günü olmamasının rahatlığı rehaveti kaplar tüm bedeni... aslında ne cumartesi ne pazar, en güzeli cuma akşamıdır bu yüzden....

ben en çok cuma akşamlarını seviyorum bu yüzden.. pazar günleri benim için sadece maç ve spor programları demek.... dün geceden bir iki foto ile özetledim durumu... mutlu haftalar şimdiden...

Hiç yorum yok: