2 Eylül 2011 Cuma

müzisyen simone


maymun iştahım ve tez canlılığım yüzünden , çok istememe rağmen bir türlü sonunu getiremediğim şeylerden biri müzik :) ergenlik dönemimde, en çok istediğim şey gitar çalmaktı(çoğu ergen gibi)... öyle bir aşktı ki benimki, gitarı elime aldığım an bir jimi hendrix , bir kirk lee hammet olacağımı sanardım... annem bu zaafımı yıllarca bana karşı kullandı "odanı toplarsan sana gitar alıcam, bu sene takdir alırsan sana gitar alıcam, üniversiteyi kazanırsan sana gitar alıcam" vs vs vs :D ilk gitarıma abim sayesinde sahip oldum, kapıyı açtığımda onu elinde gitarla görünce, çığlıklar ata ata kaptım gitarı oturdum hemen. tellere dokundum ki sonuç hüsran :S ve o anda tüm bu gazı bana "melodi öğrenilmez hissedilir" cümlesiyle aşılayan, sevgili amadeus mozart'a inancımı kaybettim..." bal gibi de öğrenmeli bunu, yedin beni mozart" diye düşündüm...
o ilk günden sonra uzunca bir süre gitarım ve ben sadece birbirmize bakışmakla yetindik... o odamın en has köşesinde ben ise yatağımda dizlerimi ellerimle sarmalamış ve çenemi umutsuzca dizlerime dayamış vaziyette... aradan yıllar geçti, ve gitardan tek çıkan ses, tozunu alırken tellere dokunduğumda çıkan ses oldu... evimize zamanla bendir, ney, akardeon, gibi bi takım müzik aletleri girdi çıktı... akardeon çok yer kapladığı için babamın bir arkadaşına verildi, ney o... zamanlar taze evli olan arkadaşımın kocası sırtına vurunca kırıldı (o zaman boşa bu adamı demiştim diinlemedi beni) :) bendir'in ise akıbetini hatırlamıyorum bile... ama gitar, o gizemli sessizliğini hala koruyordu... bir gün abim gitarı aldı ve gitti... yokluğunu kimse hissetmedi, taa ki 2 gün sonra elinde bir ibanez le gelene kadar... yakışıklı, karizmatik, üstelik de askılı bu gitar herkesi kendine hayran bırakmıştı... lakin içimdeki santana, ibanezi görünce tekrar canlanmış ve gün yüzüne çıkmıştı, o dönem biraz daha hırslandım evet kabul ediyorum... hatta öyle bir hırslandım ki parmak uçlarım nasır tutmaya başladı sonuç itibari ile tek çalabildiğim şarkı ise toplasan 5 notayı geçmeyen zülfü livaneli'nin kan çiçekleri nakaratıydı... hiç de tarzım olmadığı halde neden bu şarkıyı seçtiğim de gayet ortada zaten... velhasıl abim yuvadan uçarken gitarı da omzuna takmayı ihmal etmedi, ve gitarla olan aşkımız orada son buldu, (bi dönem evimize misafir olan kuzenin elektro gitarından hiç bahsetmiorum bile)
gel zaman git zaman, dönemsel olarak değişen müzisyenliğim bi dönem darbuka çalmaya kadar gitti, hatta tünelde darbuka bakan, deneyen bir kız gördüyseniz o ben bile olabilirim :) ondan çabuk vazgeçtim ve sonunda esas ilgi alanımı keşfettim :) ben tuşlu çalgıların insanıydım... telliler bana göre değil, hele üflemeliler hiç değil, zira lisede bando takımından zurnayı öttüremediğim için diskalifiye olmuştum... akardeona kesin dönüş yapmak üzereydim ki o dönem oyunculuk yaptığım tiyatroya bir kuyruklu piyano geldi... kardan mahsur kaldığımız zamanlarda üstüne bir battaniye örtüp yatak olarak kullansak da, kuyruğuyla aklımı başımdan almıştı bile. başına oturunca bırak, hendrix'i, hammet'ı kendimi beethoven gibi hissediyor, zaman zaman kont drakula oluyordum... bu kez tek arzum bir kuyruklu piyano alıp eve getirmek olmuştu... annemi ikna etmeye çalışıyordum " yaw anne valla bildiğin gibi değil acayp kullanışlı bi alet, istersen kapa kapağını, yemek masası yap, istersen üstüne vazoyla çiçeklerini diz" ama yok annem bu kez ikna olmuyordu... neyse ki çalıştığım ajansa antika bir piyano geldi, tam 180 yıllık... tuşları tam olarak çalışmasa da muhteşem bir estetiği vardı ve aşkım daha da kuvvetlenmeye başladı... şimdi evimde bir kuyruklu, kuyruksuz piyanom olmasa da yıllardır süren bu piyano aşkımı küçük de olsa bir org alarak bastırmaya karar verdim :D bi o eksikti ! dediğinizi duydum... ama bu kez kararlıyım. vallaaaaa :D (yıldız tilbe edasıyla) :)

ps: bu arada yukarıdaki foto simone'nin yüzünü deşifre ettiği ilk ve belki de son fotosu olacaktır :D

4 yorum:

Sevilay Arıkan Kara dedi ki...

simone! gülçin aker'i biliyosun (incirli Sınav'dan) güzel sanatlarda okuyor, istanbul caddesindeki müzik evinden bahsettirirdim ona. piyano kursu verirler mi bilirsin sen diye.. babası da bilirmiş onun zamanında bunlara çok istemiş öğretmeyi bunlarda ışık göremeyince vazgeçmiş adam vel-hasılı kelam verirler niye vermesinler derdi bana hep... blok flüt'ü nota bilmeden yani bilirim ama kulaktan çok şarkı çıkaran bir öğrenci oldum ben de... dedem zaten çobanmış kavalını kendi yapar çalarmış. içimde ukde değil değil benim de piyano. kadıköyde can'la bi kursa girdim ermeni bir amca nasıl hakir gördü ezdi beni dokundurtmamıştı bile! nasıl da hırslandırdı o da beni anlatamam hep aklımın bir köşesinde doğru zamanı bekliyorum sözde ben de... evet çok benziyoruz seninle bazen sanki. öylesine değil ama doğal yöntemlerle ;)

watashi wa sinem dedi ki...

seva yeni kurs programımız belli o zaman beyb :D ayrıca o dediğin sanat merkezinde benm provalarım olurdu, nasıl sevimli bi yer anlatamam sana.. her odadan ayrı bir ses gelir... kokusu bile başkadır oranın... piyano dersi de var ayrıca :)

Sevilay Arıkan Kara dedi ki...

simone! bi el atıp araştırırsan koşulları iyi olur, yeni bir hobi yeni bir aşk yeni bir heyecan yeni bir tutku! sevaba girersin be!

watashi wa sinem dedi ki...

e buraya geleceksin ya hani buluşma amaçlı... o gün tutar elinden götürürüm seni... zira başka alternatifler de var gelince konuşuruz.